Bayburt Üniversitesi Edebiyat ve Sanat Topluluğu (BAYEST) tarafından Eğitim Fakültesi konferans salonunda gerçekleşen panelde bir konuşma yapan Yahya Akengin, sanat hayatının 50. yıl olması nedeniyle ülke genelinde birtakım programlar düzenleneceğini fakat memleketinde yapılan programın kendisi için mutluluk verici olduğunu belirterek, “Bu toprakların havası, suyu, toprağıyla yetiştiğim için şair oldum, yazar oldum. Dolayısıyla temelim burasıdır. Bayburt’a her gelişim benim için ayrı bir saadet oluşturur” dedi.
“Gelenekten yararlanan yenilik ve yaşayan Tükçe”
Hisar Dergisi’nin böyle bir ortamda ‘gelenekten yararlanan yeniliğe taraftarız’ sloganıyla ortaya çıktığını söyleyen Akengin, o yıllarda yaşanan eski Türkçe, yeni Türkçe tartışmasına da Hisar Dergisi’nin ‘yaşayan Türkçe’ çıkışıyla katılıdğını ifade ederek, “Hisar bu anlayışla çıkıyor. Yaşayan Tükçe diyor, yani herkesin anlayabileceği bir Türkçe. Derginin kurucuları arasında bazı isimleri burada anmak isterim. Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Gültekin Samanoğlu, Mehmet Kaplan, Cahit Okurer gibi. Bu topluluğa destek veren Arif Nihat Asya, Ahmet Muhip Dranas, Tarık Buğra gibi isimler” diye konuştu.
“1950 yılında Hisar Dergisi yayınlanmaya başladığında ben Güçlü Köyü’nde çamurlarla oynayan bir çocuktum” diyen Akengin, “Öğrencilik yıllarımda üç dergi alırdım, Varlık, Türk Dili, Hisar Degisi. Bakıyordum, Varlık, kökü dışarda bir ideolojiye fazla kaymaya başladı, Türk Dili Dergisi ise yaşayan Türkçeden uzaklaşıyordu. Hisar ise bana hitap ediyordu. Ve hedefim de Hisar Dergisi vardı. Hisar’da yazma benim için bir baraj aşmak olacaktı. 1968 yılının Eylül ayında ilk şiirim yayınlanmış oldu ve bende Hisar’a girmiş ve barajı aşmış oldum. Daha sonraki yıllarda hayallerimde İstanbul vardı, hayallerimin şehri İstanbul’du ama Hisar Dergisi’nin merkezi Ankara’daydı ve Ankara’yı tercih ettim. Daha sonra derginin yazı kurulunda oldum. Yazı kuruluna gelen yazılar arasından kuruldakilerin de yazıları olurdu, bunların isimleri kapatılırdı. Bazen yazı kurulunda olanların yazısı ve şiiri reddedilebilirdi. Arif Nihat Asya’nın şiiri reddedildi bir keresinde.. Mehmet Çınarlı yıllar sonra ‘biz de biraz çok ileri gitmişiz’ dedi. Bunu şu açıdan anlatıyorum. Edebiyatta objektif olmak çok önemli, hatır gönül olmaması çok önemli. Sanatın her dalında bu böyle olmalıdır” şeklinde konuştu.
Akengin, sanatının 50. yılında kendisini unutmayan üniversite yönetimine ve pogramın hazırlanmasında emeği olan akademisyenlere teşekkür etti.
Akengin’in konuşmasının ardından, Panelistler Doç. Dr. Fatih Yalçın, Doç. Dr. Çağatay Akengin, Dr. Öğr. Üyesi Osman Oruç ve Dr. Öğr. Üyesi Ferdi Güzel’in sunumlarına geçildi. Akengin’in eserlerindeki hasret, yabancılaşma, özlem, kent-taşra çatışması gibi konuları işleyen Panelistler, sanatçının eserlerine akademik katkılar sundu.
Panele, Bayburt Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Hanefi Bayraktar, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Çiğdem, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu ile birlikte akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Akengin, kitaplarını imzaladı
Öte yandan söyleşiye yoğun ilgi gösteren Edebiyat ve Türkçe bölümü öğrencileri Yahya Akengin’le uzun süre sohbet etme fırsatı da yakaladılar. Akengin’in şiir, roman, tiyatro eserlerini kendisine imzalatan öğrenciler anı fotoğrafı da çektirdiler.