1-
Şehid Osman, üz sürmege daşına,
Geldim diyim, neler geldi başıma,
Nesahet ver beni alıp garşına;
Çınar, yıhılsa da kökü devrülmez,
Helallığa gelen, geri çevrülmez.
2-
Duduzar’dan sabah güneş galhanda,
Guşluh vahdi daşlarını yahanda,
Gellenguşlar yuvasından çıhanda;
Daha çay içmeden, cama çıhardım,
Üstündeki ziyarete bahardım.
3-
Eteginin dibindeydi mehtebim,
Ahşam gelür, sabah gene giderdim,
Gemsiz bir uşahdım, yohdu heç derdim;
Birgün, buzda gaydım, kesdim dizimi,
Resim kimi sahliram ben izini.
4-
Yalınayah uşahlara imrendim,
Onar kimi dolanmaya özendim,
Sapa yerlere sahlandım, gizlendim;
Ayağımi yer kıtladi, ağrıdi,
Anam gızdi, ele bi zopba atti ?
5-
Bazarlari, mehle mehle dögüşdük,
Yara, bere içinde galduh düşdük,
Saç ağardi, o günnere gülüşdük;
Goballari gırıp, tandura atduh,
Tandurbaşi söhbetinde annatduh
6-
Duduzar’da iki yığın daş vardi,
Hekâtlari, beni, üzer, yahardi,
Orda gezen herkes susar, dalardi;
Beyböyregin mezerine baharduh
Böyüklernen göge avuç açarduh.
7-
Bendin altında bir çift Suluh vardi,
Merdivanla, iç galaya çıhardi,
Düşüncesizler daş yuvarlarlardi;
Gorha gorha birgün inip çıhmışdım,
Damçılardan, islah yerde gaymışdım.
8-
Yol üsdünde egük daşa bahardım,
Mam Kövü’nün yollarındam gorhardım,
Tikhmedaşı görende ferahlardım;
Üç minare boyu üsgek yar vardi,
Deli Coruh aşşağıda ahardi.
9-
Coruh her yıl iki-üç can alurdi,
Teze gelin, genç analar bulurdi,
Yanuh ürekler de bize galurdi;
“Gelin Anşa, sellerde sızıyınan,
Gucağında çifte ağ guzuyunan.”
10-
Aslan Dağda gışın millet gayardi,
Usda olan, hoplahlardan atlardi,
Uşahların ifah hizegi vardi;
Tatillerde garlara garışurduh,
Dar vahıtlara gider yarışürduh.
11-
Bahcalari, seyrangâdi, yohuşdi,
Galardı’nın erükleri ne hoşdi,
Yarım yumruh, gehverengi, mayhoşdi;
Ömrü billâh bele meyve yemedim,
Gohusuni , hesretinen özledim.
12-
Goşgoz, kâmhut, gar altında olurdi,
Dayım, çayırlarda maduk bulurdi,
Maduk, sonbaharda kopuk olurdi;
Gızılyar’ın kengerini soyarduh,
Sağızını çeynemekden doyarduh.
13-
Hıdrellezde, duzli suya giderdük,
Goni, gonşi, herfeneler ederdük,
O gün kindi vahdi yağmur beklerdük;
Gız gelinler, golan vurur oynardi,
Yeniyetmeler, duramaz, gaynardi.
14-
Tandur üstünde gavurma gazani,
Tirit gohar, acıhdurur insani,
Az-çoh diye uşahların küseni;
Tasa, çarşi somununu doğrarduh,
Gavurma zaman, hep his gohaduh.
15-
Gışın, gavut ufalamasi yerdük,
Gavurmali çorbasını içerdük,
Datlısıni, helvasıni severdük;
Erük gesefesine dayanılmaz,
Alma urubi içenler ayılmaz.
16-
Gazıntılar, ezerteli gohardi,
Ezem, bazi fetirleri yahardi,
Anam, işlikete, gugul yapardi;
Boranıynan, galaçoşnan yeyerdük,
Üsdüne davşan gani çay içerdük.
17-
Gına gulah bayaz gudugum vardi,
Ayağımın üzerinde yatardi,
Basdurmayı bekler, garğa govardi;
Elimizle uşah kimi beslerdük,
Ayrılırken, onu ellere verdük.
18-
Şehid Osman, hoş adamlar da vardi,
Deli Hüsnü de bunnardandi,
Böyük cadde üstünde dolanurdi,
Foter şapga, çeket, pantol geyerdi,
Beş ireli, yeddi geri giderdi.
19-
Bir ilkbahar, Bayburdi sel basmışdi,
Deli Hüsni, cama yazi asmışdi,
“Men sabr-ı zafere” yazmışdi.
Eski Türkçe mavu kâğıd umutdi,
Babam yıhılan tükâni unutdi
20-
Geveze Abdulla, limon satardi,
Herkese, geşmerliknen lâf atardi,
Sahathana köşesini tutardi;
Mani söyler, mal garışdururdi,
Sabah, ahşam çene yaruşdururdi.
21-
Ahşam üstü, üç bardah çay içerdük,
Sabremmi’nin gehvesine giderdük,
Pirî Beg’in söhbetini dinnerdük;
Hâfız-i Şirâz’i ben ondan duydum,
İreli yaşda, aslıni ohudum.
22-
Fehne Nene, hekâtlar annadurdi,
Yanuh sesnen, hekâti datlandururdi,
Üregi yuhalar, ağlar dururdi;
“Andoros boynunda üç evlek dari,
Darının yarpaği, heyvadan sari.”
23-
Babam, misafire âhenk çalardi,
“Geyik avı” türküsüne dalardi,
Gözlerim doluhur, içim yanardi;
Uşah üregime hicrân pay oldi,
Hesretligim, gurbetime tay oldi.
24-
Şehid Osman, onbir yaşında tezdim,
Birinci, İkinci Ordu’yu gezdim,
Neğme besteledim, hekâtlar yazdım,
Ayrılığın acısı heç dinmedi,
Ayrılıh beni indürdi, inmedi.
25-
Gul Ozan’am, derdim, dilden ziyâde,
Bülbülü ağladan gülden ziyâde,
Yeddi derya geçen telden ziyâde;
Şehid Osman, Coruh bizi dinnesin,
Ürekler, sularla nenni söylesin.
15 Temmuz 1997 / Bayburt