Bayburt Postası 63 yaşında

Abone Ol
Bayburt Postası Gazetesi'nin kuruluşunun üzerinden dile kolay tam 63 yıl geçmiş. Gazetenin kurucusu ve 40 yıl boyunca Bayburt'un kültürüne, sanatına, sporuna her anlamda katkı sunmuş gazeteci-yazar Osman Okutmuş'u rahmetle anıyorum.
 
Bayburt Postası Gazetesi'nin 63. yılını kutluyor, gazetenin kurucusu Osman Okutmuş'u tanımak ve onun fikirlerini anlamak adına faydalı olacağına inandığım, 1993 yılında, yani vefatının 1. yılındaki anma programında sunduğum metni sizlerle paylaşmak istiyorum.    

"Bugün aramızdan ayrılışının 1. Yıldönümünde Gazeteci-Yazar ve cemiyetimizin değerli başkanı Osman Okutmuş’u rahmetle anarken, onu sizlere kısaca kendi ifadeleri ile anlatmaya çalışacağım. 

Her insan hayatı boyunca umutları, hayalleri ve düşleri ile yaşar. Eğer hayaller, umutlar ve düşler kendi şahsi isteklerinin ötesinde bir memleket sevdasına dönüşürse işte o zaman anlam bulur, o zaman değer kazanır.

Osman Okutmuş’un aramızdan ayrılışının üzerinden tam 1 yıl geçti. Gönül ufkundan doğup, yüce dağların ardından kaybolan bir güneş gibi her gün çevresine, bu mukaddes topraklara bir şeyler verebilmek için çırpınan, gayret sarf eden bir insanı kaybetmenin burukluğu ile doluyuz.

O her şeyden önce bir gazeteci idi, yazardı, gönül adamı idi. Kırk yıl boyunca bıkmadan, usanmadan Bayburt’un tarihini, kültürünü ve her yönüyle tanıtımını üstlenmiş ve bu görevi en iyi şekilde yıllarca yerine getirmiştir. 

O bir gazeteciydi diyorum, çünkü gazetecilik onun için her şeyin üzerinde idi ve çok şeyle ifade ediyordu. O bitip tükenmek bilmeyen ‘vilayetlik’ özlemini, içinde kanayan bir yara gibi sızlayan göç kervanını dilinden hiç düşürmedi. Her gün yeni bir boyutla ortaya çıkan ve milli birlik ve beraberliğimizi yıkmaya çalışan bölücülüğün ise fikirleriyle hep karşısında durdu. Kısacası hep iyinin ve güzelin yanında, çirkinin ve kötünün karşısında yer alan bir fikir çemberinin oluşturduğu bir gazeteci idi. Osman Okutmuş gazeteciyi tanımlarken, “Gazeteci gözlerinden kalbi görünen kişidir, onun iç yüzünü her gün sahifelerin dış yüzeyinden seyredersiniz” diyordu.

Gerçekten de onun kırk yıllık gazetecilik hayatını Bayburt Postası’nın arşivlerinde bulabilirsiniz… 24 Nisan 1989 tarihli Bayburt Postası’na kendini ve gazetesini bakın ne güzel anlatıyor;

“Bayburt Postası 38, bu sütunun yazarı ise 62 yaşında… Bu sütun öylesine bir sütun ki, her köşe yazarı eline kalemi aldıktan sonra dakikalarca düşünür, mevzuu bulmak için… Bizim mevzularımız kendiliğinden doğar: ‘Yiğitler Beldesi’ öylesine zengindir…

Dedem Korkut’un Kopuz çaldığı, Beyböyrek’in at koşturduğu, Cihan Şah’ın cirit oynadığı, Genç Osman’ın davar güttüğü, Yüzbaşı Agâh’ın güreş tuttuğu bir beldede, mevzuu kendiliğinden doğar…

Çizgi, aynı çizgi…
İnanç, aynı inanç…
Fikir, aynı fikir olduktan sonra…
Başüstünde Kur’an-ı Azümüşşan, yanında bayrak, dilde İstiklâl Marşı…

Ve rahmetli hocamızın nasihatı:

“Hakikatten ayrılma oğul…”

Bir daha bakıyoruz: Gazete 38, bu sütunun yazarı ise 63 yaşında..
Önümde duran emektar daktilom, Zihni’yi yazmış, Celali’yi yazmış, Bayburt’un tarihi mefahirini yazmış…

Muhammet Ekmelüddin Bayburdi Hazretleri'ni incelemiş, Şehit Osman hakkında bilgi toplamış, Veysel Efendi çeşmesinden su içmiş, Abdulvahap Gazi Hazretleri'ne ziyarette bulunmuş, Şehit Mehmet’in yazıp da göndermediği mektubunu ulaştırmış, Sadrüş-Şeria Hazretleri'nden ders görmüş ve rahlesindeki, ‘Yüz Ciltlik Bayburt’un’ daha birinci cildini bitirememiş…

Gücünün yettiği kadar bitirmeye çalışacak; inşallah…
Hedefe varamazsa, bu uğurda ölmek de var.

Gazetemize gelince, “Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl’ müjdesi var olduğu müddetçe, nesilden nesile akıp gidecek… Kaldığımız yerden oğul ve torunlarımız nöbeti devralacak inşallah…”

*

Osman Okutmuş’un hayatının dönüm noktası olan gazeteciliği seçtiği gün hayatını birleştirdiği Tipo makinası ile ilgili duygularını bir yazısında şöyle dile getiriyor:

“İhtiyar adam, kağıdı gazete yapan makinasına baktı; artık tekliyordu. Kalbini birdenbire acısına dayanamadığı bir sızı kapladı; neşesi soldu, söyleyecek bir şeyi de kalmamıştı; satmayı düşündü... İkisi de birbirinden uzak çağların çocuğuydular. Bundan 40 yıl önce İstanbul’da buluşmuşlar; Bayburt’a gelerek kardeş olmuşlardı. 

Bu 40 yıl içinde matbaanın birbirini tamamlayan iki öz varlığı idiler. Biri ötekini besler doyurur, diğeri de onu süsler korurdu. Bu ayrılık nasıl gerçekleşebilirdi. Yeniden birbirlerine baktılar. İhtiyar adam, makinanın alnındaki yazıyı okudu. 

'Gayret ve hizmet bizden, tevfik ve hidayet Allah’tan…'

Günlerin, ışıklı gecelerin ve çağların hafızasında eller buluştu… O: ‘Burada kalacağım… Ben bu mübarek toprağa çok ısındım, ayrılamam’ dedi… Sevindiler...”

*

Osman Okutmuş her Bayburtlu gibi Bayburt’tan her gün yüklenen bir göçün insan yüreğindeki dayanılmaz acılarını hissetmiş, dağılan bir baba ocağının geride bıraktığı hüznü, burukluğu onlarla yaşamıştır.

Bir yazısında, “Bir garip can çekişiyordu, bir göç kervanı yola koyulmuştu, bir usta tezgahını topluyordu, bir çiftçi başka diyarlara gitmek istiyordu. Ve dostlar bir araya gelerek buna çare aradık, aradık, aradık…” diyordu. Osman Okutmuş’u tanıyanlar onun milli ve manevi duygularını çok iyi bilirler.

O kahramanlıklarla dolu bir tarihin geride bıraktığı bir mirasçısı olarak her zaman büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak iftihar etmiş, yazılarında içinden gelen bir coşku ile bunu her zaman dile getirmiştir. Onun dilinden hiç düşürmediği, bir şehidin cebinden çıkan ve sevdiğine yazılmış mektubu herkes bilir. İsterseniz mektubu bir kez daha okuyup, onun ruh dünyasına bizde girelim ve vatan aşkını, millet sevgisini bir kez daha yaşayalım.

"Sevgili Ayşe

Seni dünyada her şeyden ziyade sevdiğimi zannediyordum. Lakin aldanmışım. Beni affet... Dünyada meğer senden ziyade sevdiğim vatanım varmış... Vatan aşkı yanında senin aşkın, -kalbimi bilirsin; doğruyu söylemekten zevk alırım- evet senin ateşli aşkın söndü... Sönük kaldı... Fakat yine seni unutmadım, yine seviyorum. Bak karşımda kanlı kanatları ile ölümü gördüğüm halde vakit buluyor, acele sana şu mektubu yazıyorum. Allah'a çok dua ettim... İnşallah eline geçer... Beni unutma... Lakin benim için de ızdırap çekme... Çünkü ben çok mesudum..."

Bütün Bayburtlular'ın en büyük tutkusu hiç şüphesiz ki il olma tutkusu idi. Yıllar boyunca ölenler sağlara, ihtiyarlar gençlere, gençler çocuklara hep bunu anlattılar. İşte gazeteci Osman Okutmuş yıllar boyu gazetesini bu işe tahsis etmiş gibi, hep il olmayı, il olma özlemini dile getirdi. O da biliyordu ki Bayburt'un en büyük hastalığı bu idi ve bu hastalığa çare bulmak gerekiyordu.
 
O her yazısında konuyu değişik şekillerde değişik boyutlarda değerlendirdi. 13 Mart 1989 tarihli Bayburt Postası'nda gözlerin yaşara yaşara oku  anacığım sana Bayburt Valisi için hazırlanmış kalemle yazıyorum diye başlayan yazısında şöyle diyordu: 

"Sevgili Anacağım, h
ani derdin ki: 'Ellerimiz duada titrek titrek... Gözlerimiz ufukta yaş yaş... Kalplerimiz atide ümid ümid... Bayburt'umuzun vilayetliğinin iadesini bekliyoruz.'

Evet anacağım, aradan tamı tamamına yüzbir yıl geçmiş. 

Gelecek mi diye ak pürçekli nineler, ak sakallı dedeler, al yaşmaklı kızlar, gelinler, bağrı yanık yiğitler, senin gibi yolunu beklmeiş tam yüzbir yıl. 

Dua, yaş ve ümidle. 

Bu üç şey bir araya gelir de, Kerim ve Rahim olan rabbimiz 'beklenilen'i ihsan etmez mi?

O'na hamd-ü senalar olsun... İhsan buyurdu anacağım. Bayburt'umuzun vilayetliğine ramak kaldı.

Artık acaba olacak mı? diye herhangi bir endişemiz yok;
Dua sizden anacağım, çalışma bizden, tevfik ve inayet Cenab-ı Hakk'tan olsun...

Her zaman olduğu gibi, dua müjdeni bekler, hasretle ellerinden öperim, benim muhterem anacığım."

*

İyisi ile kötüsü ile 67 yıllık hayatı boyunca memleketine, milletine olan sonsuz sevgisi ile hizmet aşkını birleştiren Osman Okutmuş ağabeyimiz Bayburt'taki sosyal, sportif ve kültürel etkinliklerin başlangıcında ve koordinesinde yer almış, her yaptığı işe gönül coşkusu ile başlamış, kalemiyle onu her zaman desteklemiştir. 

Hayatının son yıllarında beraber olma mutluluğuna eriştiğimiz Gazeteciler Cemiyeti yöneticiliği ile onu daha yakından tanıma fırsatını elde ettik. Cemiyetin kurucular kurulunda ve ilk başkanımız olarak onunla çalışmaktan mutlu olduk. 

İlimizde Anadolu Basın Birliğinin üyesi, eski yöneticisi ve tek sarı basın kart, şeref basın kartı sahibi bir insandı. 

Osman Okutmuş'u ölümün birinci yılında rahmet ve minnetle anıyoruz ve diyoruz ki Bayburt Gazeteciler Cemiyeti Kurucu Üyesi ve ilk başkanı Osman Okutmuş'u unutmayacaklardır. Yeni yetişen genç gazeteciler için ilk başkanları kendilerine örnek olacak ve aynı ruh ve inanç potasında bu mukaddes topraklara coşku ile hizmet edeceklerdir.

Ruhun şâd, mekanın cennet olsun değerli başkanımız...