Bayburt Postası - HAK-İŞ Bayburt İl Başkanı Dursun Ali Türk, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artarak devam ettiğini belirterek, "Kadına yönelik şiddete karşı “şiddete sıfır tolerans” yaklaşımı, bir devlet politikası haline gelmelidir. Yapılan çalışmaların daha caydırıcı, daha kapsayıcı ve daha etkili araç ve politikalarla sürdürülmesi gerekmektedir" dedi.
Saray Bahçesi'ndeki Atatürk Anıtı önünde sendika yöneticilerinin katılımı ile gerçekleşen basın açıklmasında HAK-İŞ Bayburt İl Başkanı Dursun Ali Türk şunları söyledi:
"HAK-İŞ Konfederasyonu olarak; üye sendikalarımız ve 81 il başkanlığımız ile birlikte25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” sebebiyle şiddetin her türlüsüne hayır demek için toplanmış bulunmaktayız.
Kadına yönelik, şiddete, istismara, eşitsizliğe, ayrımcılığa, yoksulluğa, mobingge, güvencesizliğe karşı durmak için bir aradayız.
Kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma kadına yönelik şiddet olarak kabul edilmektedir.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de maalesef kadına yönelik şiddet devam etmekte ve her üç kadından biri, fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakılmaktadır.
HAK-İŞ olarak, kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarının kararlılıkla devam etmesi gerektiğine ve bu süreçte tüm kesimlerin sorumluluk alması gerektiğine inanmaktayız.
Bu çerçevede son dönemde daha da yoğunlaşan çalışmalardan, kamunun, sivil toplum kuruluşlarının, yazılı-görsel-işitsel ve sosyal medyanın bu konuyu kamuoyunun gündeminde tutma konusunda gösterdikleri çabalardan memnuniyet duyuyoruz.
İçişleri Bakanlığımız tarafından yerli ve milli imkanlarla oluşturulan KADES programını 2018’den bu bugüne kadar 2 milyon 758 bin 120 kadın indirmiş ve 248 bin 473 ihbar alınmıştır.
Bu çalışmalar sayesinde geçmişte uğradıkları şiddeti konuşamayan, paylaşamayan, gizli tutan kadınların artık konuştuklarını, resmi makamlara ve sivil toplum kuruluşlarına daha yoğun şekilde başvurduklarını, şikâyette bulunduklarını görüyoruz.
Diğer taraftan kadına yönelik şiddet konusunda hukuki düzenlemeler yapılırken, bu düzenlemelerin toplumsal değer yargılarıyla örtüşmesi, onlarla çelişmemesi ve toplumsal dokuyu, özellikle de temel yapımız olan ailenin çözülmemesi için azami dikkatin gösterilmesi gereklidir.
Şiddet kavramı her alanda ortaya çıkmasına karşın daha çok aile ile birlikte anılmaktadır. Aile ve şiddet kavramlarının bir arada kullanılmasını, neredeyse deyim haline gelmesini, kendi toplumumuzun tarihsel kültürü ve yaşam biçimi göz önüne alındığında çok doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.Bunu söylerken, halen bu anlamda yaşadığımız kimi problemleri görmemezlikten gelme veya öteleme gibi bir mantık yürütmüyoruz.Bizim toplumumuzun ve ülkemizin mayasında şiddet yoktur diyoruz.
Toplumsal ve kültürel değerleri içselleştirmiş bir "aile yapısı" nda asla şiddet diye bir kavram veya olgunun söz konusu olması mümkün değildir. Kimi bireysel ve lokal yaşanmış negatif örneklerden yola çıkarak, bunu genelleştirmek veya toplumun bütününü kapsayan bir hastalık şeklinde sunmak, problemi çözmek yerine daha da derinleştirmek ve pekiştirmek hatta özendirici hale getirmek demektir.
Şiddet kavramının çalışma hayatındaki yansımaları da oldukça yaygındır. Bugün, psikolojik, ekonomik, cinsel, fiziksel ve benzeri şiddet türleri çalışma hayatında sıkça rastlanılan bir durumdur. Hem çalışma hayatında hem de toplumsal yaşamda, toplumsal değerlerin yerleştirilmesi, tahkim edilmesi ve yeni değerlerle zenginleştirilmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Bu anlamda toplum için sorun olan şiddetle mücadele için;
- Adli ve idari yaptırımların toplumun değer yargılarına uygun olması,
- Şiddeti önleyici olumlu yapıcı değer yargıları oluşturulması,
- Hoşgörü ve saygı değerlerini güçlendirici eğitimler verilmesi,
- Şiddeti özendirici yeni medya yayınlarına engeller konulması,
- Aileyi özendirici ve güçlendirici olumlu kavramlar terimler cümleler oluşturulması,
- Yeni medya kullanımının toplumsal değerleri koruyacak şekilde tasarlanması,
- Erken çocukluk döneminde doğru kavramların zihinlere aktarımının sağlanması,
- Aile yapısının bozulması, yıpranması gibi durumlarda verilen psikolojik destek programlarının zorunlu hale getirilmesi,
- Çalışma yaşamındaki şiddete engel olmak için sivil toplum kuruluşları ve kamunun ortakçalışmalar yapmasını,
- Şiddetin her türüyle mücadele edilmeli, şiddetle mücadele çalışmaları kararlılıkla devam ettirilmelidir,
- Bu süreçte tüm kesimlerin toplumsal sorumluluk anlayışıyla hareket etmesini,
- Özellikle ILO’nun C 190 No’lu Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşmesi devletler tarafından ivedilikle onaylanmasını,
- Kadının iş yaşamının her alanında kendini sürekli geliştirmesini sağlayacak mesleki eğitim politikalarının oluşturulmasını ve uygulanmasını,
- Yeni medya da kadına yönelik şiddet olgusu kadının haklarına saygı duyacak bir perspektiften ele alınmasını
- Nitelikli ve kapsamlı bir eğitim ile hayatın her alanında şiddetin önlenmesininhedeflenmesi,
- İnsan haklarının bir ahlak olarak içselleştiği, insan onurunun korunduğu, şiddet dilinin terk edildiği, farklılıkları kapsayıcı, sağduyulu bireyleri yetiştirmeyi amaçlayan bir eğitim sisteminin oluşturulmasını,
- Sendikal örgütlülüğün artırılmasını, örgütlülüğün olduğu yerlerde şiddetle etkin bir mücadele sisteminin ve çözüm odaklı politikaların ortaya konmasını,
- Şiddetle mücadele için örgütlü işyerlerindeki toplu iş sözleşmelerine çözüm odaklı düzenlemelerineklenmesini,
- Şiddetle mücadelede toplumsal duyarlılığının inşa edilmesini, Önemsiyoruz.
Kadına yönelik şiddete karşı “şiddete sıfır tolerans” yaklaşımı, bir devlet politikası haline gelmelidir. Yapılan çalışmaların daha caydırıcı, daha kapsayıcı ve daha etkili araç ve politikalarla sürdürülmesi gerekmektedir.
Toplumsal değerlerimiz bugünümüzün ve geleceğimizin teminatıdır. Şiddeti bertaraf etmede toplumsal değerlerin önemine ve gücüne inanıyoruz.
İnsan onuruna yakışır hayat için özgürlük arayışına sahip çıkmak, en temel yaşam hakkını tahrip eden tüm odaklara karşı dik durmak, insan olarak da kurumlar olarak da sorumluluğumuzdur. HAK-İŞ bu sorumluluğun gereğini yerine getirebilmek için yoğun çalışmalarda bulunmaktadır.
Şiddetin artık hayatımızdan tamamen çıkması için devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve tek tek fertler olarak gelin birlikte mücadele edelim.
Tüm kamuoyuna “Şiddete Sessiz Kalmayın! Şiddete Ortak Olmayın!” diyoruz.
HAK-İŞ Kadın Komitesi olarak; dün olduğu gibi bugün de; kadınların insan haklarının ihlallerine yol açan her türlü davranışa, tutuma karşı, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması mücadelemizi etkin ve kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz."