Henüz sabahın körü bile olmamış, ezan okunmamış, ben ayaktayım.
Birazdan Duduzar'dan gün doğacak, ayam açılacak ve pazar günü maceramıza yelken şişireceğiz. Ne yelkeni, şu meşhur tahta kasa "Uğur Otobüsleri"nden birine binebilirsek eğer, yani kovulmazsak, daha yanisi kulağımızdan tutulup aşağı atılmazsak Aşkale'ye maç seyretmeye gideceğiz.
Yaşım 13-14.
İlk defa aileden izinsiz bir eylem patlatacağım.
İmaç'ların Fuat uçurdu otobüsü, Aşkale'ye iniş yaptık. O zamanlar burada büyük bir askeri birlik var, maç birliğin sahasında oynanacak ve büyük ihtimalle oyuncuların kahir ekseriyeti asker olacak.
***
O zamanlar Osman ağabey, şimdiki "Futbol Direktörlüğü"ne tekabül eden işlerle uğraşmaktaydı.
Takımı açıkladı, aklımda kalan: Aga Nevzat, Lefter Ehsan, Laz Metin, Gabbacah Yunus, Guş Memmet, Akılli Orhan, Berber Zehni...
Herkes ağaçların dibinde soyundu, formaları giydi. Kalecimiz de hayatında ilk defa eldiven giyen Gogo Halis.
Bu eldiven giyme söz gelişi tabii, ne arar eldiven filan.
***
Derken maç başladı ama işler kötü gidiyor, Osman ağabeyin direktifleri, oyuna müdaheleleri fayda etmiyor ve ilk yarıyı sıfıra karşı üç gol yiyerek kapatıyoruz.
Oyuncular ağaçlara yaslanmış üzüntü içinde limon yalıyorlar.
Ve Osman Ağabey sorumluluğu alıyor ve tarihe geçen o meşhur tiradını patlatıyor:
- Deli ağalar verin baham böyük formayı!
***
Maç sonu karşılaşmanın eleştirisini ve özetini de Cemil ağabey yapıyor:
- Osman Ağabey oyuna girmiyeydi 12-0 biterdi, 9'unnan atlattuğ!..
Ve Osman ağabey duruma açıklık getiriyor:
- Türk Ordusuna yenüldük, kim yenebülmüş ki!
***
Aralarında kaybettiklerimiz var.
Allah hepsine rahmet etsin...
Bu vesile ile vefâtının 22. yılında, Osman ağabeyide rahmet ve minnetle anıyorum..