Kavut çorbası, çaşur mücveri, kuşburnu peltesi... Baksı Müzesi'nin 'Mesafe ve Temas' projesi kapsamında, küratörlüğünü Engin Akın'ın yaptığı yemek gösterdi ki, mesafe zorlamaz, temas çok kolay!
Evet, geçen hafta bıraktığınız yerde, Baksı'dayız.
Sanatçı ve hoca Prof. Hüsamettin Koçan'ın bu işe kalkışırkenki hayali, çok fazla göç vermiş olan bu bölgeye, doğduğu topraklara, Bayburt'un Bayraktar Köyü'ne, sanat yoluyla soluk vermekti.
Çoruh'a bakan bir tepenin üstüne bu benzersiz müzeyi kurarak, çağdaş sanatla geleneksel el sanatlarını aynı çatı altında topladı.
Şakir Gökçebağ'ın, Ömer Ali Kazma'nın, Nermin Er'in işlerinin bitişiğinde, köylü kızlar ehram dokuyordu. Baksı Müzesi, ikinci yılını, sanat, tasarım, moda ve yemek kültürünü buluşturan 'Mesafe ve Temas' sergisiyle kutluyor. Açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yaptı, biz de şahittik.
Sanat bölümünü, serginin genel çerçevesini de belirleyen Fırat Arapoğlu, Mürteza Fidan ve Kurucu Koçanoğlu hazırlamış. Tasarım Faruk Malhan'a, moda Arzu Kaprol'e, yemek kültürü Engin Akın'a emanet edilmiş. Hepsi de kentin birikiminden yola çıkmış, gelenekle gelecek bağını güçlendirmeyi hedeflemiş. Faruk Malhan, koleksiyon kadrosunu bir yana çekip, farklı üniversitelerden seçilen bir grup genç tasarımcıyla çalışmış. Bazı çizimleri kendi evinde, elinde görmek istiyor insan (Şahmaranlı mug!).
Arzu Kaprol, buradaki atölyelerde dokunan malzemelerle, Baksı'ya özel, çok hoş kıyafet ve aksesuarlara imza atmış. Serginin, hatta genel olarak müzenin amacı, yöre için istihdam imkanlarını çoğaltmak, bilhassa da kadınlara alan açmak ya, Arzu Kaprol'ün tasarladığı çantaları Bayburtlu kadınların emeğiyle üretip satışa sunsunlar, peynir ekmek gibi gider!
Engin Akın ise bölgede kaybolmuş tatların peşine düşmüş. Kurutulmuş, saklanabilir yiyecekler üstünden bir lezzet ağı oluşturmuş. Sofranın kucaklayıcılığına, kendi birikim ve maharetini de ekleyerek, mesafeyi bir buluşmaya çevirmiş. Kavut çorbasıyla başlayan, Çaşur mücveriyle devam eden, İrmir dolmasıyla ilerleyen mönü, ilk bakışta sahiden de bir mesafe hissettiriyor, "Yani ne yiyeceğiz?" diye sorduruyordu. Engin Akın, az bilindik lezzetleri sondajlamış, bu bölgenin özgün tatlarını, daha evrensel biçimde yorumlamıştı.
Daha önce de denk geldiğimiz lor dolmasının bu kadar üstün performans gösterdiğine ilk defa şahit oldum. Çaşur mücverini, koy Alaçatı'daki Asma Yaprağı'nın menüsüne, kapışılır. Çörek börek adını verdiği poğaçamsı lezzet, al kucağına ve ömrünü onunla geçir, öyle yumuşak ve tatlıydı. Tavuklu herse, esasında yavan bir bulamaçken, fasulye turşusu ve kavurmasıyla hayret verici bir sinerji yakalayıp coşmuştu. Süt böreği, bir çeşit ev baklavasıydı ve "Yok artık!" derecede inceydi.
Engin Akın'ın, buranın medarı iftihar meyvesi kuşburnundan yaptığı pelte ise fevkalade imkanlı bir güzellik. Kıvamıyla oynanarak, kahvaltıda peynirin üstünde de, muhallebimsi tatlıların eşlikçisi olarak da, gün boyu her formda, 'komple' gider!
Temmuz 2012