Bayburt doğumlu sanatçı ve akademisyen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın bireysel düşü olarak 2000 yılında filizlenen ve bugün 20 yaşını geride bırakırken, ulusal ve uluslararası ödülleriyle bilinen Baksı Müzesi’nin, kent halk bilimine yönelik çok önemli çalışmaları var. Müzenin kurulmasını takip eden yıllarda (2005) kurulan Baksı Kültür Sanat Vakfı, bugüne kadar onlarca kıymetli projeye imza attı. En son Bayburt Halk Müziği adlı bir çalışmaya imza attı ki, aslında yok olma tehlikesi geçiren ‘Bayburt Müziğinin Kimliği’ bu çalışma ile ortaya çıkarıldı, bir araya toplandı ve kayıt altına alınarak, bundan sonra yapılacak çalışmalara öncü olarak kent belleğine armağan edildi.
Baksı Kültür Sanat Vakfı Yayınları’nca 2020 yılını uğurlamaya durduğumuz günlerde yayınlandı ‘Bayburt Halk Müziği’ adlı eser. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Melih Duygulu imzasını taşıyor. 220 sayfa hacimli eser, zengin bir fotoğraf kaynağı da içeriyor. Bu fotoğraflar, müzik kültürünü anlatan çok kıymetli belgeler olmakla birlikte, kentin yok olan asil mimarisini de gözler önüne seriyor.
Burada bir parantez açarak, projenin aşamalarından bahsetmeliyim. Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın hayata geçirdiği 4 aşamalı bu proje üç buçuk yıl sürmüş. Bayburt’un kaybolmaya yüz tutan geleneksel usul ve ölçüde icraları ile müzik kültürünü korumaya yönelik planlanan proje için, danışmanları ve paydaşları dışında yüze yakın kişiyle yüz yüze görüşülmüş. Belgeler, kayıtlar ve görseller taranmış. Bilimsel ve derinlemesine gerçekleştirilen bu araştırmada cd ve kitap Bayburtlu yaşlılar, müzik insanları ile şahitliklere dayanılarak oluşturulmuş. Bu 4 aşamayı maddeler halinde özetlersek:
1- İlk Kayıtlarıyla Bayburt Türküleri cd’si, ilki 1929 yılında Odeon tarafından kayda alınan 21 Bayburt türküsünden oluşmakta.
2- Bayburt Halk Müziği kitabı Cumhuriyetin ilk yılları ile 70’li yılların sonuna kadar olan dönemi kapsamakta. Kitapta bugüne kadar bilinmeyen 71 adet fotoğraf, 18 türkünün notası, Bayburt’un yetiştirdiği birkaç şair ve müzisyenin hayatı ile halk müziği sanatçılarının listesi bulunmakta.
3- Baksı Müzesi Şair Zihni Sanat Alanı 2018 yılında yapımı tamamlanan müzik konserleri ve gösteriler yapılan mekanda, güncel ve geleneksel müzik toplulukları çeşitli konserler ve gösteriler sunmakta.
4- Geleneksel Bayburt Halk Müziği’nden yola çıkarak daha güncel ve nitelikli bir yoruma ulaşma araştırmaları. Müzik de dil gibi yaşayan soyut bir varlık. O da dinleyici talebi, çalgı takımlarının gelişim ve genel isteğe bağlı olarak değişiyor, gelişiyor ama aynı zamanda yorum adı altında kırılgan müdahalelerle bozulabiliyor. Projenin en zor aşaması olan bu çalışma uzun ve belki yıllara yayılacak.. Bayburt müziğinin temel değerlerini bozmadan güncel tını, sada ve farklı çalgı gruplarıyla yorum türetilebilir mi araştırması yapılacak.
Kitapla devam edecek olursak; bu kıymetli eser Bayburt’ta Müzik Kültürü, Bayburt’ta Edebiyat-Müzik İlişkisi, Bayburt Türkülerinin Tür ve Şekil Özellikleri, Bayburt Türkülerinin Başlıca Temleri, Bayburt Ezgilerinin Müzikal Özellikleri, Müziğin İcra Mekânları ve Türleri, Bayburt Halk Müziğinde Kullanılan Çalgılar, Bayburt’ta Oyun Kültürü (Oyun-Müzik İlişkisi), Bayburt’ta Âşıklık Geleneği ve Müzik, Bayburt’ta Yöresel Halk Müziği İcracılığı (Bayburtlu Ozan ve Müzisyenler), Bayburt’ta Halk Müziği Derlemeleri, Türkü Notaları adlı bölümlerden oluşuyor…
Baksı Kültür Sanat Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hüsamettin Koçan, kitabın ‘Sunuş’ yazısının giriş kısmında Baksı Müzesi’nin bu tür çalışmalarla yöre insanına bir gelecek tasarlamayı hedeflediğini dile getiriyor:
“Ses ve anlam iki bedensiz olgudur. Hatta diyebiliriz ki her ikisi de bu nedenle sınırsızdır. Zaman boşluğunda oluşur ve bir değişken olarak varlık bulurlar. Her ikisinin de birer kaynağı vardır. Bu kaynak yer değiştirebilir, başkaları ile buluşabilir, etkiler ve etkilenebilirler. Aslında belli koşullara bağlı olarak kültür de aynı doğaya sahiptir. Baksı, hatırlama ve hayaller arasında sürekliliği temsil eder. Çünkü her ikisi de birer kavram olarak çok anlamlılık içerirler. Bu kavramlar durağan değil, akışkan enerjiye sahiptirler. Onun için de hatırlamak ve hayaller, çoklu anlamlar içerirler.
Hatırlama ve hayallerin öne odaklı çoğul dünyalarını anlamlandırmak, ancak onları oldukları kadarı ile kabullenmek ile olanaklıdır. Bütün bu nedenlerle Baksı Müzesi disiplinler arası bir müzedir. Üst sanat, alt sanat gibi daha çok sınıfsallık içeren çevrelerin dışına çıkarak, belki de bu anlayışla müzecilik dünyasının akademik sınırlarını bulunduğu coğrafyaya doğru genişletmiştir. Folklor ürünleri ile günümüz sanatını aynı ortamda buluşturma bu nedenledir. Tasarımı bu ortamın çeşitliliğine katabilmiştir. Aynı nedenlerle üretim ve istihdamı müzeciliğin öncelikli konusu olarak benimsemiştir. Yine aynı neden ile müzik, sineme, mimari ve yazın dünyaları ile ilişkiler üstünden bir gelecek tasarlamaktır.”
Eserin editörlüğünü ise, Ahmet Çağıldak üstlenmiş. Bu kıymetli büyüğümüzü yakından tanıyan biri olarak, kitapta bir hayli emeğinin olduğunu görebiliyorum. Ahmet Çağıldak, Bayburt Halk Müziğinin en kıymetli eserlerine imza atan, ‘müzik ağızla değil kulakla söylenir’ sözü ile hafızalarda yer eden rahmetli müzisyen-bestekâr Remzi Çavuldak’ın oğlu. O içli sözlerin kalem alındığı, dev bestelerin vücut bulduğu evde doğmuş; büyümüş. Babasına ait eserlere, besteleniş hikâyelerine kadar hakim olan Çağıldak, Bayburt Halk Müziği kültürünü de en iyi bilenlerden biri.
Kitabın girişinde ‘Bayburt Müziğinin Kimliği’ adlı bir yazısı var Çağıldak’ın.. Bu yazıyı okuduğumda, Ziya Gökalp’in ‘Türkçülüğün Esasları’ adlı eserinde dile getirdiği, ‘Bir eser ne kadar milli olursa, o derece evrenselliği yakalar’ sözünü hatırladım. Okuyanlar, yerelden evrensele ulaşan bir müzik kültüründen damıtılmış bilgiyi sezebileceklerdir. İşte o yazıdan bir bölüm:
“Dil gibi, geleneksel müzik de toplumsal ama neredeyse biyolojik yapımızın içlerine gömülü olarak kültürümüzün köklerini oluşturur. Bu nedenle bir yöreye has müzikle ilgili repertuar ve ses zenginliğinin bireylerden çıktığı yanılsamadır, çünkü müzik, yöreye has kültür ikliminden ve toplumun ses hafızasından türer. Elbette en anonim olanını bile birey üretir fakat o müzik, ortak bir ses hazinesinin, yani bir tür imecenin ürünüdür. Bir yöre insanın müzikal beğeni ve kabulü, o coğrafyanın müzikal kimliğidir. O yöreye ait müzikal tema, söz, çalgı, beste, icra ve melodik örgü; temelde eser sahibinin ustalığıyla, toplumsal zevkin harmanıdır. Orada üretilen müziğin her bir parçası ya da müziğinden yansıyan karakter de yazan, besteleyen, icra eden veyahut topyekün üretenler ile dinleyicilerin ortak görgüsüdür. Sonuçta yöreye has biriken ses hazinesi de bir bütün olarak, dil, sada, şenlik ve halk oyunlarıyla birleşerek ora müziğinin kimliğini oluşturur. Dinleyenlereyse yöreye has seslerle, duygu birlikteliği için aracılık eder; adeta bir tanışla karşılaşma keyfi yaşatır.”
Kitabın yazarı Melih Duygulu da önsözde eserin ortaya çıkışı ve muhtevası hakkında bilgi veriyor. Kitapta ele alınan eserlerin notalarının 1929-1978 yılları arasını kapsadığını belirtiyor Duygulu ve çalışmanın Bayburt’un şehir merkezindeki müzikal unsurlara odaklandığını, kitabın ‘Bayburt’un Müzik Kültürüne Giriş’ niteliği taşıyacak şekilde tasarlandığını aktarıyor.
Elime geçtiği gün okuduğum, birkaç eksiği olsa da ele aldığı konular itibariyle ‘Bayburt Müziğinin Kimliği’ne yapılmış ilk arkeolojik kazı olarak nitelediğim bu kitabı, kent belleğine kazandıran Baksı Kültür Sanat Vakfı’na ve eserin hazırlanmasına katkı sunan herkese teşekkürlerimi sunarım.