Kaynak yayınları Atatürk döneminde ve Atatürk’ün gözetiminde çıkarılan 4 ciltlik tarih ders kitabını yeniden yayınladı. İlk yayın tarihi 1932… Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti tarafından yazılmış ve Atatürk tarafından kendi el yazısıyla düzeltmeler ve ekler yazılmış. Kimi yerlerini de doğrudan kendisi yazmış.
Bu eserden alıntılar yaparak Atatürk döneminin Türk Tarihi anlayışını ilginize sunuyorum. Söz konusu olan Türk kavminin başlangıç dönemi ve diğer halklara olan etkisidir: Dünyanın başka taraflarında insanlar, kaya ve ağaç kovuklarında en koyu vahşet hayatı yaşarken, TÜRK, Anayurdunda kereste, maden medeniyetleri devirlerine kadar ulaşmıştı. İnsanlıkla hayvanlığı gerçek ve açık şekilde ayıran devir, hayvanları ehlileştirme devri, en evvel burada açılmış; tabiatı insan iradesine boyun eğdirerek işlemenin ilk durağı sayabileceğimiz çiftçilik burada başlamıştır. Arpa, buğday, çavdar gibi tanelerin; koyun, keçi, at, deve gibi hayvanların kökeni de burasıdır. Dağlarda bunların asılları olan yabani cinsler bugün dahi bulunmaktadır.
Kafkas Dağlarından, Tanrı Dağlarına ve oradan Gobi Çölleri boyunca doğuya uzanan eski Türk Denizi, saydığımız Ulu Dağları örten buzların verdiği sularla besleniyordu. Türkler burada tabiatın elverişli şartları içinde gayet çabuk çoğalmışlardı.
Buzul Devrinin sona ermesi, Büyük Türk Denizi havzasındaki iklim şartlarını değiştirdi. Yavaş yavaş çekilen buzlar, Asya’nın Kuzeyi ve en yüksek dağları ile sınırlı kaldı. Sular azaldı. Gitgide daralan denizlerin yerinde göller, bataklıklar kaldı. Irmaklar, çaylar cılız derelere döndü. Bunlardan birçokları kurudu. Yeni kara parçaları meydana geldi. Bol yağmurla sulanan yeşil ovalar kurak ve çorak çöller haline geldi.
Ondan sonra Orta Asya binlerce yıl içinde Çin’e, Hint’e, Ön Asya’ya, Kuzey Afrika’ya ve Avrupa’ya dalgalar halinde gitti. Bundan 7 asır evveline kadar Türk göçleri devam etti, gittikleri yerleri uygarlaştırdılar. Anayurt’ta kalan Türklerin hayatları değişti.
Daha çok hayvancılığa uygun hale gelmesi sonucunda Tarım Uygarlığının hayvancılık bölümü yaygınlaştı. Uygun yerlerde tarım ve şehirleşme devam etti. Bu alanda Türk Tarihinin yeniden oluşumu gerçekleşti. Çin’e en az 7 bin yıl önce giden Türkler buradaki halkları yönettiler. Oraya uygarlığı ve Tek Tanrıya inanmak dinini götürdüler. Hint’e giden Türkler “Maymun sürüleri gibi yaşayan” kara derili insanları toparlayıp yönettiler. Onlarla karıştılar ve yeni ırklar ortaya çıktı. Aşağı Mezopotamya’ya Türklerin gidişi 7 bin yıl önceye dayanır. Burası bataklıklar halindeydi.
Yerli halkları yönetimleri altına alan Türkler burada Sümer Uygarlığını kurdular. Etiler denilen Anadolu Halkının ortaya çıkmasını sağladılar. Mısır’a gidenler Nil Deltasına yerleşip orada bir uygarlık oluşmasını sağladılar. Eğe Havzasında Turova Devletini kurdular. Girit uygarlığı da Türklerin eseridir. Avrupa da İtalya’ya yerleştiler. Buradaki halkları yönetip Roma şehrini kurdular. Avrupa’nın Orta ve Kuzeylerine yayıldılar. Buradaki halklara uygarlık öğrettiler. Anayurt’tan gidip başka diyarlarda devletler kuran Türkler sayıca azdılar. Yönettikleri çoğunlukta halklar içinde eriyip gittiler. Ama derin etkiler bırakarak…
Anayurt’ta yani Ortalık Asya’da daha açılmamış binlerce kurgan ve incelenmemiş şehir kalıntıları var. Bunlar bir gün bilimlik yöntemlerle incelenecek ve gerçek apaçık ortaya çıkacaktır. Hazar’ın doğusunda bugün Türkmenistan denilen ülkede Aşkabat yakınlarında Anu Kazısı gerçekleri bir ucundan ortaya çıkarmıştır. Kazı Başkanı Pumpelly çıkardığı belgelerden bazı gerçeklere ulaşmıştır.
Ona göre bu Türk Anayurdunda bundan 10 bin yıl önce hayvanlar ehlileştirilmiş, maden sanatları ortaya çıkmıştır.
8 bin yıl önce maden sanatları geliştirilmiştir. Yani buradaki uygarlığın kökenleri bundan 11 bin yıl önceye kadar gider. Ne derler… “Gül bahçemi gör de, baharımı anla...” Anu bizim baharımızın gül bahçesinin güllerinden sadece birisidir. Son cümleler benim… Öncekiler ise, Atatürk döneminin… Bu konu devam etmelidir. “Türk var mı, yok mu?” tartışmasına bir de buralardan bakalım… Bakalım daha neler var.