www.halkoyinlarim.com adlı web sitesinde Binali Selman için şunlar yazılı: “Mey'i mey eden, zurnadan peşrevin en mükemmelini yapan, birçok çalgıyı kimsede olmayan müzik yeteneğiyle rahatça çalabilen, icra ettiği havayı, 9 usta zurnacı davulda çalamayıp hepsini üstün yeteneğiyle yanıltan, meyi ile zurnası ile TRT orkestrasına her daim şeflik eden, bir kere dinlediği bir parçayı tekrar dinlemeyip en mükemmel haliyle icra eden, birçok türkünün düzenlenmesini (Gine dertli dertli iniliyorsun vb) sağlayan, okuma yazması nota bilgisi olmayıp Mozart'ı Beethoven'ı yeteneğiyle ezip geçebilen, Mey'in Zurna'nın ilahı, gelmiş geçmiş en büyük sanatkâr, müzik adamı. Allah gani gani rahmet eylesin, mekânın cennet olsun ey koca ustam... ”
Abartı var mı bu yazılanlarda? Bence yok.
Neden “Bence yok? Çünkü ben onun meyini, zurnasını tâ beş yaşımda dinlemeye başlamıştım. Aynı toprakların çocuğuyuz biz, Bayburt Demirözü’lü. Babamla aynı yaşlardaydı.
O Sokko Musa’nın oğlu, babam Şevki Efendi’nin. Onlar Alevi, biz Sünni. Onların kökü teey Tunceli’ye dayanıyor. Kardeşi Yaşar da davul çalardı, genç yaşta rahmetli oldu.
Beş yaşındaydım ama o günü çok net hatırlıyorum. Dediler ki “Yaşar’la Binali Amerika’dan dönmüşler, köye geliyorlar şimdi”. Herkes çıktı karşıladı onları. Binali zurna çaldı, bar tuttu köylü, Yaşar davulu hem çaldı hem oynattı, davulla adeta güreş tutuyordu.
Sonra onlar İstanbul’a göçtüler temelli, biz de köyden çıktık düştük Anadolu yollarına. Babam memurdu.
Radyoda ne zaman Binali Selman zurna ya da mey çalsa, babam “Yaşa Bino yaşa!” derdi, Sokko Musa’yı, çocukluk anılarını anlatırdı.
“Bugün de günlerden cumadır Cuma/Yar hamama getme kınanı yuma/Ben seni sevmişem kimseye deme”
“Ey güldalı güldalı/Oldum sana sevdalı” (Zakir Peksert’le birlikte)
“More Oyun Havası” gibi memleket kokan derlemeleri vardı Binali Selman’ın, zevkle dinlerdik, dinlemekteyiz. Dünya durdukça da dinlenecekler bu derlemeler.
Başarıları vardı onun büyük büyük…Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi “Zurna Üstadı” unvanı….80li yıllarda Hindistan’da yapılan yarışmada “Dünya Zurna Çalma Şampiyonluğu” ve ünlü Perküsyon müzisyeni Okay Temiz ile çıktıkları dünya turnesi… Otuz kadar ülkede Türk Halk ezgilerini zurna ve vurmalı çalgılarla tanıtmışlar; Kültür Bakanlığınca ödüllendirilmişlerdi.
Yıllar önce kasetçide görüp, sevinç ve özlemle aldığım bir oyun havaları kaseti vardı, dinlerdim arada bir büromda.
Entel geçinen birisi geldi bir gün, dalga geçti aklı sıra:
“Ne o, davul-zurna mı dinliyorsun?”
“Evet, sen de dinlesene…”
Dinlemezmiş, alt tarafı zurna değil miymiş.
“Alt tarafı zurna da, o zurnanın ve o zurnacının değerini Barış Manço, anlayıp onu orkestrasına monte etmişti, Cem Karaca ‘öbür dünya’ adlı çalışmasında onun meyine yer vermişti, Okay Temiz onunla dünyayı gezmişti” dedim, şaşırdı.
Şaşırtmakla yetinmedim, iyi bir nutuk çektim Hazret’e. Mey ve zurna ile Bino’nun gerçekleştirdiği sanatsal mucizeleri anlatıp kanıtladım. Ve “Şu gelin çıkarma havasını bir dinle, ama can kulağı ile gözünü yumup bir senfoni dinler gibi dinle, bakalım neler çağrıştıracak sana” dedim.
Entel arkadaş, elimizdeki cevherlerin ne olduğunu bilip araştırmadan, yad ellerde değer aramanın ne menem bir şey olduğunu algılamıştı galiba. Kaseti baştan sona dinledi. Zurnanın neler dediğini, davulun neyi vurduğunu konuştuk uzun uzun, tarihin derinliklerine daldık.
Ona anlattığım bir anekdotla bitireyim yazımı, rahmetler dileyeyim Binali Selman Usta’ya.
“Zurnayla Makber’i çalabilir misin?” demişler, çalmış Binali, “Ezanı da çalarım da, Cenab-ı Allah’tan korkarım” demiş.
İlgili haber: