Asri Hoca

Abone Ol


Yozgat’ta İmam Hatip Okulu öğretmenliğinden sonra, 1972’de Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünde okutman oldu; daha önce 1967 yılında Millî Eğitim Bakanlığınca gönderildiği Bağdat’ta Arapçasını ilerletmişti.

Tarsusî Hayatı-Şahsiyeti-Eserleri, doktorasının konusu idi. "Memlûklar Zamanında Mısır ve Suriye’de İlim Hayatı" çalışması ile 1983’de doçent oldu. 1993’de ise profesör ünvanını aldı.

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Sanatları ve Tarihi Bölümü, İslâm Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yaptı.

Doktora ve doçentlik tezlerinin dışında;
-İslâm Devletlerinde Devlet Teşkilatı ve ilmî faaliyetler
-Vefeyâtü’l yân min Mezhebi Ebi Hanifetin-Numan
-İslâm Devletlerinde Şurta (polis) Teşkilatı
-Ekmelüddîn Babertî Hayatı ve eserleri
-Dımaşk Hanefi Kâ dîl kudâtları
-İslâm Tarihi Ders Notları  
gibi eserleri vardır.

22 Mayıs 2019’da Bayburt Yeni Cami'de kıldığımız ikindi namazını takip eden cenaze namazından sonra, Şingâh’ta toprağa verdiğimiz Asri Hocanın ilmî hayatı kısaca böyle.

1974 yılında Kelkit’ten üç arkadaşımla gelerek yatılı olarak Erzurum Lisesi'ne kaydolmuştuk, o yıl yakınen tanıdığımız, ilgisini gördüğümüz Asri Hoca'nın kartvizitinde "Erzurum Atatürk Üniversitesi İslâm Dini ve Esasları Okutmanı" yazıyordu. Emekli olduktan sonra en büyük isteğinin kütüphaneye yakın bir ev olduğunu kendisinden duyduğum, kitaplarının bir kısmını Bayburt Üniversitesi'ne bağışladıktan sonra dahi evinin bir kütüphaneye benzediğini bildiğim, kendisine gönderdiğim yalan yanlış yazdıklarım için muhakkak arayıp teşvik edici şeyler söyleme zahmetine katlanan, bu âlim, tevazu sahibi insanı daha iyi tanıyabilmek için, sık sık geldiği Bayburt’ta görüştüğü, kendisine çok büyük saygı ve sevgilerinin olduğunu bildiğim; Necip Alp, Yaşar Aker, Numan Erengil gibi dostlarına kulak verdim.

Bunlardan ilk aklıma gelen babamın daha önceden bildiğim anılarını özetledim: Ankara’da talebe iken birlikte, Erzurum talebe yurdunda aynı odada kalmışlardı. Diğer yurt arkadaşları merhum emekli müftü Mehmet Ergül ve Ülkü Gökalp Güney idi.

’’-Asri Hoca ile birbirimize çok bağlıydık. Ömür bitti hiç birbirimizi incitmedik. Bir ara o Ziraat Fakültesine, ben de Hukuktan İlahiyat fakültesine geçmek istiyordum. Ablalarım böyle bir şey yaparsam maddî desteklerini çekeceklerini söyleyip beni vazgeçirdiler. Büyük ağabeyi Fazıl Usta’da aynı şekilde Asri’yi vazgeçirmişti, Fazıl Usta babası konumundaydı. Asri Hoca hepimizin söylediklerini doğru kabul edip uygulamaya çalıştığımız, tam bir âlim, çok iyi bir insandı.’’

Abisi, Erdal Köprücü’nün arkadaşı olan Asri Çubukçu ile çok yakın dostluğu, büyük saygı ve bağlılığı olduğu bilinen Erol Köprücü de, birlikte gittikleri Hac Farizasından bir anı anlatmıştı: ’’Asri Ağabey kaldığımız yerde çok temizlik yapar, bardakları sabunlar, bol suyla yıkardı. O zaman oralarda su kıt olduğundan Arap görevli bir gün yüksek sesle bize bir şeyler söyledi, Hoca gülerek bana tercüme etti. Adam çok su harcamamızdan şikâyetçiymiş.

Rahmetli Müftü Mehmet Ergül çok temiz bir insandı, her gün hamama giderdi, Yaşar abi de günde elli kere ellerini yıkar, dışarıda yemek yemez, bu hallerini bildiğim için; "bu temizlik huyu yurt arkadaşlarından kalmış’’ diye kendisine takılırdım.

Yakın zamanda rahmetli olan Müftü Efendi'nin kardeşi İbrahim Ergün de birkaç ay kaldığı Erzurum Talebe Yurdu'nda akşamları bir araya gelen Mehmet Ergün, Ülkü Güney, Asri Çubukçu’nun Yaşar Aker’in Türk Sanat Müziği fasıllarından çok zevk aldıklarını anlatırdı.

Erzurum’da Atatürk Üniversitesi'nde yıllarca beraber çalıştıkları Kardiyolog Prof. Dr. Necip Alp; "1968-2018 yılları arası 50 senelik arkadaşlığımız var’’ diye başladığı sözlerine şöyle devam etti: "-Bu sürede birbirimizi hiç kırmadık, bu daha çok onun barışçılığından, hoşgörüsünden ve insanlığından kaynaklandı. Her olaya barışçıl ve insanî yönden bakardı. Daima kendinden fedakârlık eder, başkasını kırmamaya çalışırdı. Kimse hakkında kötü laf etmezdi. Espri olsun diye arkadaşlarına, Asri Hoca’ya adam sormayın herkese iyi der derdim. İkâmet ettiğimiz Erzurum’dan Bayburt’a çoğu zaman birlikte gelir, dönerdik.

Son derece bonkördü, para için kimseyi kırmazdı. Kendisinden borç alıp ödemeyen adama bir yıl sonra tekrar borç verdiğini bilirim. Bu durumlarda kendisine kızdığım olurdu. Evinde oturup kira, su parası ödemeyen adamı  rahatsız etmiyordu; ben müdahale ederek evden çıkardım; çünkü Hocanın oğlu evlenecekti ev lâzımdı.

İslam ahlakına ve ahlâklı yaşamaya çok önem verirdi. Yaşayarak İslâmı bize sevdiren, örnek olan, bulunmaz bir dost, bulunmaz bir insandı. Allah yerini cennet etsin…’’

Eğitimci Turan Başağa ise, "Asri abi profesör ünvanını hiç kullanmaz, dinî konularda kendisine sorulduğunda ya da dost meclislerinde, çok az konuşurdu" şeklinde Hoca’yı anlatıyor.

Kendisi sağlığında yayınlanmasını istemediği için, hiç biri henüz yayınlanmamış olan kıymetli  eserlerinin bir an önce yayınlanması dileğimle Asri Hoca'mıza Allah'tan rahmet diliyorum..