Anayasa Mahkemesi anayasa ve mantıksızlıklar
Hukukun, yargının gündemde olmadığı tek bir gün yok... Bugünlerde konuşulan konulardan biri de Anayasa Mahkemesi ve almış olduğu kararlar...
Anayasa Mahkemesi'nin yetki aşımında bulunarak twitter’la ilgili almış olduğu karar da bunlardan biri.. Anayasa Mahkemesi hangi konuda yetkilidir? Kanunların anayasaya uygun olup olmadığıyla ilgilidir, değil mi?
Bir mahkeme bazen bilerek yetki aşımında bulunur, bazen bilmeden farklı yorumlar, bazen de anayasa maddelerindeki bazı cümlelerin mantıktan ve dil bilgisinden yoksun oluşundan dolayı yanlış karar verir. İşte mevcut anayasada Türkçe, gramer, analitik bakış noktasında öylesine gariplikler ve çelişkiler var ki… Örneğin bir iktidar gasp suçunun cezasını 10 yıldan 15 yıla çıkarabilir ya da 10 yıldan 5 yıla indirebilir.
Ama bir iktidar erki gasp eylemini bir suç olmaktan çıkaramaz. Çıkarırsa anayasayı ihlal suçunu işlemiş olur. Dolayısıyla gasp suçunun ceza miktarı, hafifletici sebepler gibi meseleler hiçbir anayasada yer almaz, zaten almamaktadır. Peki “gaspa dair” anayasada ne yer alır? Örneğin, “Devlet, vatandaşlarının mal güvenliğini teminat altına alır” şeklinde bir cümle yer alır. Ki, almaktadır. Buradaki “mal”ı “can” olarak da değiştirebiliriz. Ha can, hamal; pardon ha can, ha mal! Bu arada, bu konuyla ilintili bir örneklendirme yapalım: Adına Türkiye denilen devlet Cumhuriyet midir? Evet.
Bunu anayasada belirttikten sonra şu sorunun cevabı aranır: “Tamam ama bu Cumhuriyet’in başında bulunan kişinin sıfatı ya da unvanı cumhurbaşkanı mı olacaktır, kral mı olacaktır, başkan mı olacaktır ya da emir, şeyh, imparator gibi bir sıfat mı olacaktır?”
Bu sorunun cevabı eğer “cumhurbaşkanı sözcüğü olmalıdır” ise, cumhurbaşkanının seçilme esasları, aday olacak olanların vasıfları gibi “ayrıntıların” anayasada ne işi vardır?
Örneğin, anayasada “devlet, vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korur. Muhtaç olanlara her türlü nakdi ve ayni yardımı yapar” cümlesi yer alıyor, değil mi?
Peki, bu yeterli görülmeyip de “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzur ve mutluluğunu…” diye başlayan cümledeki “toplum” tabirinin içine turistler de giriyor mu? Vatandaş olmadığı için yoksa girmiyor mu?!
“Can ve mal güvenliği” derken, toplumun huzuru hedeflenmiş olmuyor mu? “Mutluluk” sözcüğünün anayasada yer alması, örneğin “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan” beni ziyadesiyle mutsuz ediyor!
Birinin her türlü emniyeti vardır ama aşktan dolayı mutsuzdur. Şimdi devlet bu “âşık”ın mutlu olması için ona “maşuk” bulmakla mı mükelleftir?! Ayrıca, Atatürk milliyetçiliği derken anlaşılması gereken nedir? Örneğin bir hükümetin PKK yöneticileriyle görüşmesi kimilerine göre milliyetçiliğe aykırıdır, kimilerine göre milliyetçiliğin gereğidir.
Bazıları “40 bin insan öldürdüler, bu nasıl milliyetçiliktir?” diyebilir. Bazıları ise “40 bin kişi daha ölmesin, milliyetçilik bunu gerektirir” diyebilir. Dolayısıyla bu milliyetçilik anlayışının yansıma sahası anayasalar değil, sandıktır. “Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir” cümlesi CMK’da yer alırken anayasada ayrıca niye yer alıyor?
“Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimlerini korur” cümlesi de sorunludur.
Burada, harp ve vazife şehidinin erkek olduğu varsayımıyla hareket edilmiştir. Zira malumdur ki yetim, babası ölene; öksüz ise annesi ölene denir. Harp ve vazife şehidi kadınsa çocuğu öksüz olur. Ama anayasaya göre devlet şehidin öksüz çocuğunu korumakla mükellef değil! “Türk milleti, egemenliğini, anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır” cümlesindeki garabet de bu minvaldendir. Yetkili organ neresidir, yetkililer kimdir? “Vatan Toprağı Mahsulleri Ofisi” adında bir genel müdürlük mü var?!
“Sonbahar sıcak geçecek” derken Meteoroloji Genel Müdürlüğü, siyasi bir üslup mu kullanmış olur?! Toprak başka, vatan başka değil midir?! “Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır” cümlesi de anlamsız bir cümledir. Niye sadece Türk “yargısı”? Yürütme ve yasama organları, yetkisini Cibuti Cumhuriyeti adına mı kullanıyor?