Sağlığınız için birbirinizi hoş görmeyi ve affetmeyi öğrenin. Kavga, fiziksel ve ruhsal olarak birçok sorunları beraberinde getirir. Kendi sağlığınızı, karşınızdakinin sağlığını ve toplumsal sağlığı düşünüyorsanız öfke ve kavgadan uzak durun. Çünkü bu kısa yaşamda barışmaya vaktiniz kalmayabilir. Son günlerde izliyorum; toplumun önündeki insanlar bazen bir meltem rüzgarı gibi gelip geçen barış mesajları veriyor. Bu da toplumu çok olumlu bir şekilde hatta insanların sağlığını dahi etkilemekte.
Bir ailede anne ve babanın mutlu görünmesinin çocukları nasıl pozitif etkilediğini düşünün. İçinde sorun yaşayan ailelerde bu olmayabiliyor. Ve bu insanlar ruh sağlığı sorunları yaşayabiliyor. Bu gerginlik de genel sağlığı etkileyebiliyor. Birçok hastalığın kaynağının da stres ve gerilim olduğunu varsayarsak sorunlar bedenleri esir alıyor...
Duyarlı bir insansanız her gün basında okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz ve çevrenizde yaşanan acı olaylardan etkilenmemeniz mümkün mü?
Bu kadar acının, hastalıkların, haksızlıkların ve ölümün yaşandığı bu dünyada tebessümler dudaklardan uçup gider, dert ve keder size arkadaş olur. Halbuki çevremizde ve dünyamızda görülebilecek o kadar çok güzellik var ki. O zaman yaşama baktığınız pencereyi sağlığınız için arada bir değiştirin. Diğer pencerelere gidin. Hiçbir şey yapamıyorsanız yarının daha iyi olacağını düşünün.
Başınızda size ters gelebilecek işler olduğunda da karalar bağlamayın. Bunun yaşanması gerektiğini, dünyadaki birçok insan gibi sizin de yaşadığınızı ve kaderiniz olduğuna inanın. Zaman içinde üstesinden geleceğinizi düşünün. Rahmetli Tufan dedemin çok güzel bir sözü vardı. Derdi ki, “Hayatta öyle şeye üzülün ki kimsenin başına gelmemiş olsun, öyle şeye de sevinin ki kimse ulaşamamış olsun.” Dedemin bakışı da yaşamda ayrı bir pencereydi. İnsanın duygularını, öfkelerini, sevinçlerini dizginleyen ayrı bir pencere...
Yaşamdan taleplerimiz hiç bitmez. Fakat bunları karşılayacağım diye de sizin için çok önemli olan, yaş ilerledikçe daha da önem kazanan sağlığınızı bozuk para gibi harcamayın. Bir gün çok şeyiniz olabilir. Fakat onu kullanacak bedensel gücünüz kalmayabilir. Yaşamın da hiç bitmeyecek gibi sonsuz olduğunu düşünmeyin. Yaşam ve ölüm dengesini düşünürseniz ömrünüzü daha ekonomik ve dikkatli kullanmayı öğrenebilirsiniz. Yani sağlığınız çok değerli hale gelebilir. Çok sevdiğiniz kokuları, renkleri, tatları, sevgileri fark edemez algılayamaz hale gelebilir ve bunları parayla alamayacağınızı görmeye başlayabilirsiniz. Bedeniniz artık size izin vermeyebilir.
Bir beden her an öfke içinde ve kavgaya hazır bekliyorsa önce kendine sonra tüm çevresine zarar verebilir. Her öfke krizinizde bunun sizden neler alıp götürdüğünü düşünün. Vücuttaki hormonal deşarjların hangi organlarınızda zarara sebep olduğunu giderek bedeninizi ne kadar kötü etkilediğini size gösterecektir. Bir anda bakarsınız şekeriniz, tansiyonunuz çıkmış ve tüm vücudunuz artık bu hastalıkların esiri haline gelmiş ve tüm organlarınız bu hastalıklardan nasibini almaya başlamıştır. İşte paranın, imkanların kazanılıp vücudun kaybetmeye başladığı kritik günlerdir bunlar. Farkına varmadan ana sermayeden yemeye başlarsınız, yani sağlığınızdan. Bu konunun bilincinde olması gerekenler dahi bu girdaba girebiliyorlar.
Bazen çevrenizde gözlerinin içi gülebilen sağlıklı insanlar görebilirsiniz. Onları kıskanın ve onlar gibi olmaya çalışın. Onlarla konuşun. Bunu nasıl sağlayabildiklerini öğrenin. Kendinize yeni yollar seçin. Veya gittiğiniz yolu değiştirin. Yani yaşam biçiminizi...
Parası çok fakat mutsuz insanları da gözleyin. Onların da neden mutsuz olduklarını öğrenmeye ya da sezinlemeye çalışın. Ve unutmayın ki, “Her bir insan bir diğer insan için büyük bir derstir.” Sağlığınız en büyük sermayenizdir. Onu ekonomik kullanın. Bakın burada para demiyorum.
Toplumun ve dünyanın şartlandırmaları dışında sizin zorluklarda, yaşam fırtınalarında sığınacak bir limanınız olsun. Küçük şeylerde mutluluk aramaya çalışın. Şunu iyi bilin ki, insanı en çok mutlu eden büyük kazançlar değildir. Yaşam da kazanmanın da kaybetmenin de yakın arkadaşlar olduğunu unutmayın.
Bu şiir de Rahmetli Annem Hatice Alptekin’den...
Güzel yaşa yüklenmeden gam keder
Öfkelenme öfke seni yok eder
Tanrıya da beyhude el uzatma
Bil ki verir kim çalışır hak eder.
Çok eski masaldır böyle söylenir
Bükülmezmiş güçlü olan bilekler
Çalışıp yorulan bir gün dinlenir
Haklı isen kabul olur dilekler
Aralık / 2010