- “Alo Adnan, ben Suat Müftüoğlu, İstanbul’dan geldim, seni görmek istiyorum, özlemişim.” - “O hoş geldin Suat Bey” demez mi! “Ula oğlum ne bey’i, bey nerden çıktı, ben Suat, Suat, bey değil” deyince, o ısrarla Suat bey demeye devam etti. Ben de Suat dersen Hayrettin Canmemiş’in oraya gel, bey dersen gelme dedim
-“Peki Suat gelirem” dedi. Ben de rahatladım.
Geldi. O bey nerden çıktı dedim.
Olsun dedi. Bey denecek yer var, denmeyecek yer var. Sen benim sınıf arkadaşımsın, bana Suat demen lazım, benim kimseden üstün bir yanım yok deyip sarıldık.
Öğretmen Cengiz Yılmaz’ın oğlu Cem ve hanımı ile rahmetli Ekrem Kutlu’nun oğlu Şuayip ve hanımını yemeğe almıştık. Hanım kızıma sordum.
- Sen kimin kızısın?
- Adnan Üçer’in deyince, gözlerim hem dolu dolu oldu, hem de çok sevindim.
Adnan, meslek hayatını Bayburt’ta devam ettirmesi nedeniyle, bizim grubun dışında kalmakla birlikte, her zaman dile getirilen, toplantılarımızda adı sık sık geçen bir kardeşimizdir.
Memuriyet yıllarında açık öğretim fakültesini bitirişi ve emeklilik sonrası ekmeğini taştan çıkarma çabası takdirle karşılanmaktadır.
İnsanın ekmek parasını kazanmak için verdiği çabaları her zaman olağanüstü bir uğraş olarak görürüm. Hele hele bu çaba emeklilik sonrası olunca ayrı bir değer kazanır.
Adnancığım seni tüm arkadaşların hasret ve muhabbetle kucaklıyor, sağlık ve mutluluk dolu bir ömür diliyorum.