Bayburtlu Mehmet Turan… Yurduna ve yurdunun insanlarına aydınlık saçan, kısa ömrüne –o günün kısıtlı imkânlarına karşın- çok şeyler sığdırabilen bir devrimci…
Bayburt’un köklü ailelerinden birinin çocuğu… 1898 doğumlu… Ailesi seferberlikte (I. Dünya Savaşı) göç etmiş Kayseri’ye. İlk ve orta öğrenimini burada yapmış.
1918’de Bayburt kurtulur, o da ata topraklarına döner. Döner dönmez de sıvar kolları. Daha 21 yaşındadır.
Bayburt’un köklü ailelerinden birinin çocuğu… 1898 doğumlu… Ailesi seferberlikte (I. Dünya Savaşı) göç etmiş Kayseri’ye. İlk ve orta öğrenimini burada yapmış.
“Bayburt Gençler Yurdu” ve “İdman Spor Kulübü”nü kurar. Bayburtlu gençleri medrese karanlığından, içki, kumar ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan kurtarmayı amaçlar ve başarır büyük ölçüde.
Cumhuriyet ilan edildikten sonra, ilkokul öğretmen vekilliğini kazanarak öğretmenliğe başladı. Bayburt Halkevi Başkanlığı’nı da üstlendi. Halk kültürünün derlenmesi için önemli ve ciddi çalışmalar başlattı. Celalî ve İrşadî başta olmak üzere Bayburtlu birçok halk şairi, onun sayesinde kayda geçirildi ilk kez.
Ve bir de kendi adıyla anılacak bir bar (halay) icat etti. Neden icat etti, çünkü Bayburt’ta kadınlar erkeklerle birlikte bar tutmuyorlardı, kadın ayrı erkek ayrı oynuyordu. Mehmet Turan Bey, bunu yıkmak için kadın ve erkeğin birlikte oynayacağı ve batılı figürlerin de olacağı bir bar düşledi ve ezgisiyle birlikte ortaya çıkardı.
Bu bar, ilk kez Trabzon’a gelişinde Atatürk’ün huzurunda oynandı. Atatürk oyun kendisine sunulduğunda, yerinden kalkarak oyuna katıldı, bir bayan oyuncu ile kısa bir süre oynadı, valslerdeki gibi bir dönüş figürü yaptı. Mehmet Turan Bey ve bar ekibi, bu figürü “Ata Figürü” olarak belledi ve oyuna monte ettiler. Atatürk, bu oyundan dolayı, Mehmet Turan Bey’i kutladı, çalışmalarını övdü, bir daha Trabzon’a geldiğinde, Bayburt’a da uğrayacağını ve bu oyunu Bayburt’ta da oynayacağını söyledi. Ancak bu olamadı, Atatürk Trabzon’a tekrar, hastalığının iyice arttığı dönemde gelebildi ve bu yüzden hemen geriye dönmek zorunda kaldı. Mehmet Turan’sa 1936 yılında genç yaşta dünyasını değişmişti zaten.
Şimdi hazır söz buraya gelmişken, “Mehmet Turan Barı” hakkında, fakültede Devrim Tarihi hocamız olan Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’nun yönelttiği haksız eleştirilere değinmek istiyorum. Kırzıoğlu, çalışkan bir bilim adamı idi, ne ki, kimi zamanlar uçuk kaçık, ipe sapa gelmez savlar icat eder, bunları ciddi ciddi savunur ve eserlerine de alırdı bunları. Tek bir çarpıcı örnek vereyim: Kürtlerin Türklüğüne kanıt olarak anlatılan şu meşhur “kart-kurt” hikâyesi vardır ya, işte onun mucidi Kırzıoğlu’dur. İşte bu Kırzıoğlu Hocamız, Mehmet Turan Barı’na “uydurma” diyordu. Tarihi özelliği yokmuş. A Hoca, öteki barların ve tüm halk oyunlarının hepsi de uydurma değil mi? Birileri bir gün, bir yerlerde, bir şeylerden esinlenerek uydurmuşlar, oynana oynana da geleneksel olmuşlar. Kaldı ki, ülkeyi kurtaran ve bu Cumhuriyeti kuran o büyük devrimci, bu barı beğenip bir de figür eklemişse, akan sular durmalı. Ama durmuyor, Devrim Tarihi Hocam, devrimi yeterince benimseyememişti.
Evet neyse, biz Mehmet Turan Bey’e dönelim. Mehmet Turan Bey, kendi imkânlarıyla Fransızca ve Almanca da öğrenmişti. Hem de tercümanlık yapacak ölçüde. Bu kibar ve terbiyeli genç 1924 yılında, Trabzon’dan Erzurum’a seyahat eden bir Alman aileye tercümanlık etmektedir. Yol boyu aracın içinde Alman kadına bir kez bile “alıcı gözle” bakmaz, oysa kadının gözü hep bu yakışıklı delikanlıdadır. Kadının ve Turan’ın durumunu izleyen ve her şeyin farkında olan Alman Koca, ahlakına ve sağlam karakterine hayran olduğu bu değerli aydınla ölünceye dek mektuplaşmıştır.
Bayburt’a yaptığı diğer hizmetlerini de sayalım Mehmet Turan’ın:
-Okul çağını geçmiş Bayburtlular için okuma-yazma kursları açtı.
-Bayburt’ta “Koruk” mevkii olarak bilinen yere çok sayıda ağaçlar diktirerek orayı güzel bir mesire yeri haline getirdi. Bu mesire yerindeki spor tesisleri de onun eseri.
Mehmet Turan bu işte… Anmak, örnek almak, gençliğe anlatmak gerek…
Gerek de, günümüz Bayburt’unda bu gereğin G’si bile yok… Bayburt’a son 30 yılda egemen olan dinci zihniyet, Mehmet Turan’ın adını anmıyor, ananları da lanetliyor.
Neden? Birinci sebep o bar. Kadınla erkeği bir arada oynatmak ona mı kalmış? Hem zaten o bar uydurma, icat bar mı olurmuş?.. Atatürk’ün bu barı beğenmesi ise tepkinin dozajını artıran özel bir neden elbette.
Ve yıllardır bazı özel ve zorunlu durumlar hariç, oynanmıyor bu bar, yok sayılıyor. Mehmet Turan’ın adı da anılmıyor bugünün Bayburt’unda; “Menzil Şeyhi” kadar, nurcu lider “Kırkıncı Hoca” kadar saygınlığı ve değeri yok.
Bu zihniyet öyle bir zihniyet ki, yalnız Mehmet Turan’ı değil, Cumhuriyet ve devrimlerle barışık tüm Bayburtluları da unutturmak istemektedir. Birkaç yıl önce bu kafadaki bir yobazla tartıştım, Erzurum Kongresi’nde Bayburt’u temsil eden ve Bayburt’ta uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapmış olan Tevfik Çoruh’tan söz ettim. “İttihatçı Kavat” karşılığını aldım. Ağzım bir karış açıkta kaldı.
Bu yazı bu tür saplantıları yıkmak için belki bir sebep ve vesile olur. Hem de Mehmet Turan gibi Atatürk devrimcilerine minnet borcumuzu az da olsa ödemiş oluruz.
Apaydın bir Bayburt görmek dileğiyle…
Cumhuriyet ilan edildikten sonra, ilkokul öğretmen vekilliğini kazanarak öğretmenliğe başladı. Bayburt Halkevi Başkanlığı’nı da üstlendi. Halk kültürünün derlenmesi için önemli ve ciddi çalışmalar başlattı. Celalî ve İrşadî başta olmak üzere Bayburtlu birçok halk şairi, onun sayesinde kayda geçirildi ilk kez.
Ve bir de kendi adıyla anılacak bir bar (halay) icat etti. Neden icat etti, çünkü Bayburt’ta kadınlar erkeklerle birlikte bar tutmuyorlardı, kadın ayrı erkek ayrı oynuyordu. Mehmet Turan Bey, bunu yıkmak için kadın ve erkeğin birlikte oynayacağı ve batılı figürlerin de olacağı bir bar düşledi ve ezgisiyle birlikte ortaya çıkardı.
Bu bar, ilk kez Trabzon’a gelişinde Atatürk’ün huzurunda oynandı. Atatürk oyun kendisine sunulduğunda, yerinden kalkarak oyuna katıldı, bir bayan oyuncu ile kısa bir süre oynadı, valslerdeki gibi bir dönüş figürü yaptı. Mehmet Turan Bey ve bar ekibi, bu figürü “Ata Figürü” olarak belledi ve oyuna monte ettiler. Atatürk, bu oyundan dolayı, Mehmet Turan Bey’i kutladı, çalışmalarını övdü, bir daha Trabzon’a geldiğinde, Bayburt’a da uğrayacağını ve bu oyunu Bayburt’ta da oynayacağını söyledi. Ancak bu olamadı, Atatürk Trabzon’a tekrar, hastalığının iyice arttığı dönemde gelebildi ve bu yüzden hemen geriye dönmek zorunda kaldı. Mehmet Turan’sa 1936 yılında genç yaşta dünyasını değişmişti zaten.
Şimdi hazır söz buraya gelmişken, “Mehmet Turan Barı” hakkında, fakültede Devrim Tarihi hocamız olan Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’nun yönelttiği haksız eleştirilere değinmek istiyorum. Kırzıoğlu, çalışkan bir bilim adamı idi, ne ki, kimi zamanlar uçuk kaçık, ipe sapa gelmez savlar icat eder, bunları ciddi ciddi savunur ve eserlerine de alırdı bunları. Tek bir çarpıcı örnek vereyim: Kürtlerin Türklüğüne kanıt olarak anlatılan şu meşhur “kart-kurt” hikâyesi vardır ya, işte onun mucidi Kırzıoğlu’dur. İşte bu Kırzıoğlu Hocamız, Mehmet Turan Barı’na “uydurma” diyordu. Tarihi özelliği yokmuş. A Hoca, öteki barların ve tüm halk oyunlarının hepsi de uydurma değil mi? Birileri bir gün, bir yerlerde, bir şeylerden esinlenerek uydurmuşlar, oynana oynana da geleneksel olmuşlar. Kaldı ki, ülkeyi kurtaran ve bu Cumhuriyeti kuran o büyük devrimci, bu barı beğenip bir de figür eklemişse, akan sular durmalı. Ama durmuyor, Devrim Tarihi Hocam, devrimi yeterince benimseyememişti.
Evet neyse, biz Mehmet Turan Bey’e dönelim. Mehmet Turan Bey, kendi imkânlarıyla Fransızca ve Almanca da öğrenmişti. Hem de tercümanlık yapacak ölçüde. Bu kibar ve terbiyeli genç 1924 yılında, Trabzon’dan Erzurum’a seyahat eden bir Alman aileye tercümanlık etmektedir. Yol boyu aracın içinde Alman kadına bir kez bile “alıcı gözle” bakmaz, oysa kadının gözü hep bu yakışıklı delikanlıdadır. Kadının ve Turan’ın durumunu izleyen ve her şeyin farkında olan Alman Koca, ahlakına ve sağlam karakterine hayran olduğu bu değerli aydınla ölünceye dek mektuplaşmıştır.
Bayburt’a yaptığı diğer hizmetlerini de sayalım Mehmet Turan’ın:
-Okul çağını geçmiş Bayburtlular için okuma-yazma kursları açtı.
-Bayburt’ta “Koruk” mevkii olarak bilinen yere çok sayıda ağaçlar diktirerek orayı güzel bir mesire yeri haline getirdi. Bu mesire yerindeki spor tesisleri de onun eseri.
Mehmet Turan bu işte… Anmak, örnek almak, gençliğe anlatmak gerek…
Gerek de, günümüz Bayburt’unda bu gereğin G’si bile yok… Bayburt’a son 30 yılda egemen olan dinci zihniyet, Mehmet Turan’ın adını anmıyor, ananları da lanetliyor.
Neden? Birinci sebep o bar. Kadınla erkeği bir arada oynatmak ona mı kalmış? Hem zaten o bar uydurma, icat bar mı olurmuş?.. Atatürk’ün bu barı beğenmesi ise tepkinin dozajını artıran özel bir neden elbette.
Ve yıllardır bazı özel ve zorunlu durumlar hariç, oynanmıyor bu bar, yok sayılıyor. Mehmet Turan’ın adı da anılmıyor bugünün Bayburt’unda; “Menzil Şeyhi” kadar, nurcu lider “Kırkıncı Hoca” kadar saygınlığı ve değeri yok.
Bu zihniyet öyle bir zihniyet ki, yalnız Mehmet Turan’ı değil, Cumhuriyet ve devrimlerle barışık tüm Bayburtluları da unutturmak istemektedir. Birkaç yıl önce bu kafadaki bir yobazla tartıştım, Erzurum Kongresi’nde Bayburt’u temsil eden ve Bayburt’ta uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapmış olan Tevfik Çoruh’tan söz ettim. “İttihatçı Kavat” karşılığını aldım. Ağzım bir karış açıkta kaldı.
Bu yazı bu tür saplantıları yıkmak için belki bir sebep ve vesile olur. Hem de Mehmet Turan gibi Atatürk devrimcilerine minnet borcumuzu az da olsa ödemiş oluruz.
Apaydın bir Bayburt görmek dileğiyle…