21 Şubat, Bayburtlunun yenilenme günüydü…
O gün kendini yenilerdi Bayburtlu, kinini değil, tarih hafızasını yenilerdi; yurdunun bir daha bu günleri yaşamaması için yenilerdi, gelecek kuşaklara aktarırdı Taşhan’da yaşa-nanları… Kurtuluşun hangi bedeller ödenerek gerçekleştiğini unutturmamak için yaşanırdı 21 Şubatlar… Kısacası 21 ŞUBAT RUHU tazelenir, kuşaktan kuşağa aktarılırdı.
21 ŞUBAT RUHU, geleceğe yönelikti, geçmişi yargılamak değildi.
Kurtuluş Günü hazırlıkları günler önce başlardı.
Gençler amatör heyecanın doruk yaptığı duygularla hazırlanırdı o güne. Tiyatro gösterileri için oyuncular, sergileyecekleri oyunları kendileri yazar, üzerinde günlerce çalışırlardı. Oyunlarını kin temasından çok, ders alma teması ile biçimlendirir, doğaçlamaya olanak sağlayan komik öğelerle süslerlerdi. Aynı heyecanla ve iç yarışmalarla bar ekipleri oluşturur 21 Şubat gösterilerine ve akşamlarına hazırlanırlardı.
Esnaf kuruluşları günler öncesinden hazırlıklarına başlarlardı. Kamyonlar hazırlanır, kasalarının yanları açılır, kamyonun üstü mesleki öğelerle ve özenle düzenlenirdi. Terziler makinelerini, ütü tezgâhlarını, ustalarını, çıraklarını ve elbette üstünde prova yapacakları müşterilerini; berberler koltuk ayna takımlarını, tıraş edecekleri müşterilerini, ustalarını, usturasını bileyen kalfasını; nalbantlar bir yandan nal, çivi yapacakları alanı hazırlarken, bir yandan da kamyon kasasında nal çakacakları hayvanı hazırlarlardı… Ya fırıncıların kasada üretip, izleyenlere attıkları somunlar! Kasaplar, demirciler, ayakkabıcılar, zahireciler… her esnaf kendisini sergilemeye, 21 ŞUBAT RUHU’nu canlı tutmaya çalışırlardı. Kamu kuruluşları da bu coşkuda yerini alırdı. Özellikle kamyon kasasında kurulan Şeker Fabrikası’nda(!) üretilip izleyenlere atılan şekerleri büyük-küçük kapmaya çalışırdık.
Türkiye Japon yapımı ASİMO adlı robotla tanışmadan biz DEMİR ADAM ile tanışmıştık. Amerikan, İsveç kamyonları yurdumuzda cirit atarken YERLİ KAMYON’u yürütmüştük Cumhuriyet Caddesi’nde.
Bayburtlular tüm bu etkinlikleri Ermeni-Rus kindarlığını perkitmek için mi yapıyordu?
O günün Bayburtluları gelecek kuşaklara şunu söylemek istiyordu; Topraklarımız dünya savaşlarında zulüm gördü, acılar çekti, muhacirliklerin yıkımını yaşadı; Kurtuluş Savaşı ile bu yıkımları, acıları sonlandırdık. Ama geçmişimiz geleceğimizin aynasıdır. Bunları unutmayın. Bir daha yaşamak istemiyorsanız, uyanık olun. Diri ve bir olun. Diri olmak için de çok çalışın, üretin. Bilimi, teknolojiyi izleyin, geliştirin. Eğer bunları kendinize rehber edinirseniz 21 ŞUBAT RUHU yaşar ve gelişir.
Yoksa dirliğin de birliğin de gittikçe söner, tükenir. Bayburt nüfusunun giderek azalması bu tükenişin bir sonucu değil mi? Üretmeyen; üretim kurumlarını kurmayan, kurulanları yaşatmayan; bilim ve teknolojiye yönelmeyen Bayburtluların sorumluluğunu sorgulamanın zamanı geldi de geçmiyor mu?
21 ŞUBAT RUHU’nu yaşatıp geliştirmek dururken neden onu kapalı alanlarda, cılız gösterilerde, halkın coşkusundan ayrışmış biçimde gittikçe cılızlaştırıyoruz? 21 Şubat sadece işgalci Ermenileri yakalayıp yok etmek midir? Egemenlerin, dış güçlere hoş görünmesi için 21 ŞUBAT RUHU’nu yok saymaya hakları var mı?
Hele 21 ŞUBAT RUHU ile yetişmiş Bayburtluların buna sessiz kalması, bir iki şarkı-türkü ile yetinip; cirit gösterisi izleyip; Kurtuluş Bayramı’nı kutladığını sanması bağışlanabilir mi?
Yok olamaya yüz tutan 21 ŞUBAT RUHU, Bayburtluyu hiç mi etkilemiyor?