Anadolu’nun pek çok şehrinde olduğu gibi, Bayburt’ta da Ermeniler Türklerle birlikte yaşıyorlar ve aralarında iyi komşuluk ilişkileri sergiliyorlardı. Aynı köyde yaşayan bir Ermeni, Türk komşusundan borç para alabilmekte, yine aynı şekilde bir Müslüman ahali de gayrimüslim komşusundan herhangi bir ihtiyacını giderebilmekteydi.
İyi komşuluk örnekleri yanında bazen, Türklerle Ermeniler arasında, bazen de Ermenilerin kendi aralarında arazi meselelerinden kaynaklanan problemler çıkabilmekteydi. Ancak bunlar ideolojik ya da siyasi bir özellik göstermiyordu.
1895 yılına gelindiğinde ise durum çok farklı hale geldi. Fesat cemiyetlerinin talimatları doğrultusunda hareket eden tahrikçi Ermeni fedaileri, Ermeniler arasında Osmanlı yönetimine karşı ayrılık tohumları ekmeye başladılar.
Daha öncede bahsedildiği gibi, Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık elde etmek için harekete geçen bazı Ermeniler, bu amaç doğrultusunda Hınçak ve Taşnak adlı ihtilalcı örgütleri kurmuşlardı. Bu örgütler İstanbul’da çeşitli eylemler gerçekleştirdikten sonra, bu defa Anadolu’da ayaklanmalar çıkarmaya teşebbüs etmişlerdi. Bayburt hadiselerini de adına “fesat cemiyeti” dedikleri bir örgüt organize etmiştir.
Fesat cemiyeti, üyelerini bir askeri kurum gibi teşkilatlandırarak, kaza merkezindeki üyelerine miralaylık ve binbaşılık rütbeleri tevcih etmişti. Köylerdeki üyelere ise çavuşluk ve neferlik dereceleri verilmişti.
Teşkilatlanma çalışmalarına hız veren cemiyet, üye sayısının sayısal azlığını hiç önemsemiyordu. Onlar için önemli olan, sadece vukuat çıkarmaktı. “Azdan az ve çoktan çok telefat olur ve neticede önemli olan Ermenilerin amaç ve arzularının ortaya çıkması ve hükümet daireleri tarafından Ermeni memurlarının faaliyete geçtiklerinin görülmesi” cemiyetin temel felsefesiydi. Cemiyet ileri gelenleri, ülkenin dört bir yanında Ermeni isyanının başladığı görüldüğünde, asıl hedeflerine ulaşılmış olunacağı fikrindeydiler. Nitekim fedailerden Lüsunk köylü Takfur mahkeme reisinin sorduğu
…siz böyle fedaî yazıldığınızdan ve yolları kesip rast getürdüğünüz adamları soymaktan ve böyle müsellâhan dolaşıp ortalıkta icrâ-yı vukû‘ata tasaddi eylemekten asıl maksadınız nedir? Bu soruya “ Efendim ben o kadarca bilirim ki memleketleri Ermeni beyliği yapmak içün böyle bizleri fedaî yazıyor ve ortalıklarda dolaşdırıyor idiler ki sonra cümlemizi birleşdirüb Ermenistanı teşkili ettirecek idiler.” Şeklinde cevap vermişti.
Bu bağlamda propaganda faaliyetine de hız veren fesat cemiyeti yöneticileri, şehir merkezinde Ermeni ileri gelenlerini, köylerde ise diğer fedaileri bu iş için görevlendirmişlerdir.
Bayburt hadisesinin ortaya çıkmasından önce fesat cemiyetinin kuruluşu, cemiyetin üyeleri, fedailerin belirgin özellikleri, İstanbul’daki faaliyetleri, teşkilatın yurt dışı bağlantıları, Bayburt kazasındaki faaliyetler, fedailerin köy baskınları ve nihayetinde Bayburt hadisesinin ortaya çıkışı ve gelişimi istindak dairesinde sorgulanan zanlıların ifadelerine dayanılarak ortaya konulmuştur.
Hadise sonrası olaya devletin bakışı, askerî ve sosyal tedbirler, örfî idarenin ilanı ve suçluların yargılanması ve sonrası gelişmeler ise ilgili kurumların yazışma evrakları incelenerek meydana çıkarılmıştır.
Ermeni Tedhiş Cemiyetinin Kuruluşu
İfade tutanaklarında zanlıların sıkça kullandıkları “memleketler Ermenistan olacak” ibaresi, aslında fedailerin hedeflerini ve yapılan bütün faaliyetlerin amacını açıkça ortaya koymaktadır.
Bayburt olayları Ermeni Fesat Cemiyeti tarafından organize edildi. Cemiyetin merkezi İstanbul’da olup, buradaki Ermeni ileri gelenleri tarafından oluşturuldu. Teşkilatın en önde gelenlerinden biri, Bayburt’un Aruzga köyü sakinlerinden Arvet isimli fedaidir. Arvet, İstanbul’a çalışıp para kazanmak amacıyla gitmiş olsa da, orada Ermeni ileri gelenleri ile temasa geçmiş ve Bayburt’tan İstanbul’a yine aynı amaçla (para kazanmak) gelenleri teşkilatlandırmaya başlamıştır.
Sorgulama tutanaklarından anlaşıldığı kadarıyla, cemiyetin oluşumunda ve teşkilatlanmasında dış bağlantılar da bulunmaktadır. Bazı fedailer tarafından açıkça itiraf edilen bu bağlantıların en önemlisi, Amerika’daki Ermenilerle olanıdır. İfadelere göre, grubun onbaşısı olan Arvet, İstanbul’da iken Amerika’daki Ermeni büyükleri ile bağlantı kurmuş ve onlardan aldığı talimatlara göre, grup üyelerini yönlendirmiştir. Aruzgalı Nihabetoğlu Simon, köylüsü Arvet’in İstanbul’a geldiğinde diğer köylüleri gibi duvarcılık yaparak para kazandığını, ancak bir süre sonra her nasıl olmuşsa, Ermeni askerine onbaşı yazıldığını ve sonra da başta Simon’un kendisi olmak üzere diğer arkadaşlarını fedai olarak kaydettiğini ifadesinde açıklamaktadır. Simon’a göre, Amerika’daki Ermeni büyükleri, her ay Arvet’e İslam ülkelerinde Hıristiyanlarla olan münasebetleri konu alan bir gazete gönderiyor ve Arvet de arkadaşlarını belirli aralıklarla toplayarak, gelen havadisleri onlara aktarıyormuş. Son derece gizli hareket eden Arvet, posta yoluyla bir mektup zarfının içinde gelen bu gazeteleri, okuduktan hemen sonra, yakalanma endişesinden dolayı yırtıp atarmış.
Bilindiği gibi, 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Amerika’da Ermeni varlığı yoktu. Amerikan misyonerlerinin teşvikiyle 1840’lı yıllardan itibaren, Türkiye’den buraya Ermeni göçleri hızlandı. Misyonerler, özellikle Ermeni gençlerini seçerek, oraya götürüyor ve üniversitelerde okutuyorlardı. Amerikan tüccarları da, Türkiye’den oraya göçü teşvik ediyorlardı. Bu faaliyetler sonunda 1890’lı yıllarda Amerika’ya Ermeni göçü hızla arttı. Göçmenler 1891’de Amerika’da ilk Ermeni kilisesini açarak faaliyetlerini daha da artırdılar. Boston şehri, Amerikan misyonerlerinin merkezi idi. Bütün faaliyetler, “The American Board of Commissioners For Foreign Missions” adlı misyoner örgütü tarafından organize edilmekteydi. Misyonerlik faaliyetleri, Boston şehrine gelen bu göçlerle iyice güçlendi ve Türk düşmanlığı propaganda faaliyetleri de arttı. Hınçak partisi de burada teşkilatlanarak, Türkiye aleyhinde çalışmalarını çoğalttı.
İşte İstanbul’daki Ermeni fesat cemiyeti reisleri de, Amerika’daki diğer reislerle irtibat kurmakta ve birlikte eylem programları hazırlamaktaydı. Fedailerin işaret ettiği bağlantı bu meyanda oluyor ve onlar kendilerini fedai yazdırtanları asla tanımıyorlardı. Nitekim mahkeme reisi Simon’a bu hususu sorduğunda Simon: Efendim dünyada bize bu işi yapanı hiç derler mi? Şeklinde şaşkınlıkla karşılamıştır.
Türkiye’deki 1895 yılı Ermeni olaylarında, Amerika bağlantısı dışında bazı bölgelerde İngiliz bağlantısı olduğu, Osmanlı hükümeti tarafından ortaya çıkarılmıştır. Mesela Samsun yöresinde yaşayan, ekonomik durumu iyi olmayan bazı Ermeni ailelerine, İngiltere’nin İstanbul elçisi tarafından parasal yardım yapıldığı tespit edilmiştir. Olay sanki bir hayırseverlik olgusu gibi görünse de, işin aslı hiç de öyle değildir. Osmanlı askerî ve idarî erkânına göre, yardım adıyla gönderilen bu paralar, Ermeni olaylarını çıkaranlara verilmekte ve isyan faaliyetlerini daha da artırmaktadır.
İngiltere’nin Ermenilere yardımı bazı fedailerin ifadesinde de yer almaktadır. Mesela Simon, reisleri Arvet’in Amerika dışında İngiltere ile muhabere edip havadis aldığını ileri sürmektedir.
Bir yandan içteki sıkıntılar, bir yandan dış bağlantılar olayların hızını artırmaktaydı. Cemiyetin temelini ise, çeşitli vaatlerle kazandıkları fedailer oluşturuyordu.
Fesat cemiyeti, örgüte eleman kazandırırken önemli bir strateji izliyor, bir takım sosyo-kültürel özelliklere dikkat ederek fedai seçiyorlardı. Tutanaklardaki ifadelere dayanarak, fedailerin portresini net olarak belirlemek, cemiyetin örgütlenme çalışmalarını da ortaya çıkaracaktır.
İfade tutanaklarından anlaşıldığı kadarıyla, Bayburt olaylarıyla bağlantılı olarak istindak dairesinde 33 fedai sorgulanmıştır. Bunlarda göze çarpan özellikler şunlardır:
1-Yaşları 20 ila 56 arasında değişen fedailerin yaş ortalaması 33 olup, 21 kişi 33 yaşın altında diğerleri bunun üstündedir.
2- Fedailerden 17 kişi evli, diğerleri bekârdır.
3- Fedailerin meslekleri çeşitlilik arz etmektedir. Papazlık gibi dinî ve nahiye müdürlüğü ile muhtarlık gibi idarî görevlerde bulunanlar olduğu gibi; çiftçilik, katırcılık, bezzazlık, kunduracılık ve kalaycılıkla geçimlerini temin edenler de mevcuttur.
4- Fedailerin göze çarpan en önemli özelliklerinden birisi de okur-yazarlık oranlarıdır. Başta Pülürek Nahiye müdürü olmak üzere 20 kişinin okur-yazarlığı yoktur. Reisleri Haçator Efendi ve üst yönetimde bulunanlar, Ermenice okuyup yazma bilmektedirler.
Belirtilen bu sosyal ve kültürel yapı ve ekonomik durum, onların fedai yazılmasında ve ya fedai olarak tercih edilmesinde son derece etkili olmuştur.
Geçmişte ve günümüzde faaliyet gösteren ayrılıkçı örgütlerin elaman seçimi ile 1895 Bayburt olaylarına katılan kişilerin seçimleri birbirlerine çok benzemektedir. Burada dikkati çeken iki önemli husus vardır. Bunlardan biri, fedailerin büyük bir kısmının henüz gençlik çağında olmaları; diğeri de her ne kadar belirli bir meslekleri varmış gibi gözükse de, bu kişilerin ekonomik sıkıntılarının bulunmasıdır. Yılın belirli dönemlerinde Bayburt’tan, İstanbul’a gidip inşaatlarda çalışarak, kazandıkları paralarla geçimlerini temin ediyor olmaları bunun en önemli göstergesidir. İleride temas edileceği üzere, cemiyet ileri gelenleri, kişilerin bu durumunu çok iyi tespit ederek, onlara çalıştıkları halde aldıkları paranın az olduğunu söylemiş ve kendilerine fedai olduklarında daha fazla paranın maaş olarak verileceğini beyan etmişlerdir.
Fedailerin diğer bir özelliği de, eğitim durumlarıdır. Olaya katılanların yarıdan çoğunun okur-yazarlığının olmaması gerçekten dikkat çekicidir.
Görüldüğü üzere, fesat cemiyeti önderleri, hem ekonomik durumu zayıf, hem eğitimsiz ve hem de genç insanları hedef seçmişlerdir. Onları eylemlere sevk etmek için “memleketler Ermenistan olacak”, “bize beylik verilecek” gibi gençlerin milli duygularını harekete geçirecek ifadeler sık sık kullanılmıştır.
Fedai yazılma yöntemlerine bakıldığında bu durum daha net gözükecektir. Gerçekten de gönüllü olarak kaydolanların yanı sıra para ve iş vaadiyle üye olanlara rastlanması bunu doğrulamaktadır.
KAYNAKÇA:
Yard. Doç. Dr. Yunus Özger / 1895 Bayburt Ermeni Ayaklanmaları, IQ Yayınları, İstanbul 2008
Editör: 1890’lı yıllarda Bayburt’ta yaşanan Ermeni olaylarıyla birlikte 1910’lu yıllarda yaşanan Ermeni olaylarının nedenlerini ortaya koyan, “1895 Bayburt Ermeni Ayaklanmaları” adlı yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz...