1829'da ne oldu?
13 Temmuz 1829'da ise Bayburt Kalesi ile Ruslar'a teslim oldu. Biri Aydıntepe ovasında geçen iki büyük savaş oldu. Aydıntepe ovasına bağlanan Çoruh'un kolları ile oluşturulan bataklıkta Rus ordusuna zayiat verildi. Of ve Sürmene'den gelenlerle kalabalık bir milis gücü oluşmuştu. Kabri Aydıntepe Camii bahçesinde olan Hacı Osman Efendi dahil bir çok milis de bu mücadelede şehit oldular.
Son çarpışmada ise Ruslar yine başta Generalleri Burdzof olmak üzere ciddi kayıplar verdiler.
27-28 Eylül gecesi (1829) galip gelen Rusların tüm Bayburt'u ateşe verdiklerini gecedir. Asıl hedefleri şehire kaçan milis kuvvetleri olmasına rağmen şehrin tamamını iki gün sonra kendiliğinden sönen yangınla yaktılar. Şehir ve kaledeki yapıların çoğu yıkıldı, kurtulan insanlar çeşitli köylere dağıldılar.
Rus komutan Graf Paskewich Çar'a gönderdiği raporda durumu şöyle özetliyor:
"-Hücumda maalesef Bayburt halkı çok zarar gördü. Duvarların ardına saklanmış düşmana taarruz ederken halkı ayırmak mümkün olmuyordu."
Benzer ifadeler Fransız Charles Texler'in, D'Asie Mineure adlı eserinde de var.
Yunanistan'a bağımsızlık, Sırbistan'a özerlik kazandıran; Çerkezya ve Ahıska'nın Ruslara verilmesi; Rus gemilerine Boğaz'dan geçme hakkı tanınması gibi maddeleri de kapsayan Edirne Anlaşması 14 Eylül 1829'da yani Bayburt'un yıkılıp yakılmasından iki hafta önce imzalandı. Bu çok önemli anlaşma ile sağlanan sulha rağmen şehrin bu duruma düşmesi büyük bir talihsizlik.
Zihni öyle bir anlatmış ki bütün dünya duymuş şehrin halini:
Zihnî dehr elinden her zaman ağlar,
Vardım ki bağ ağlar bağ-ı ban ağlar,
Sümbüller perişan güller kan ağlar,
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı.
(Hicranı Anlayan Şehir/Özer Ofset Matbaası 2010)