Milli ve dini hinterlandımızda kurulan devletlerimizin başındaki her bir erk'in, ilâhi bir tecelliden mi mülhem bilinmez, "gaflet yahut dalalet" veyahut, moda deyimiyle "metal yorgunluğu (??)"ndan, güç zehirlenmesinden helak olmamaları, kapılıp gittikleri kibir çukuruna düşmelerine engel olmak üzere; ilk olarak Abbasi Halifesi Harun'da gördüğümüz yarı deli, yarı veli Behlüli Dâna'lar vardı..
Meselâ; Molla Gürani, Feth-i Mübin ile Peygamber övgüsüne şayân bir an için nefsani hislerine kapılıp, dünyevi ihtiraslarına yenik düşen, saltanat ihtişamına kapılan Fatih'e bilvesile şöyle demişti: “Libâsın (giysin) haram, taamın (yediğin) haram!”.
Bu gün için böyle bir şeye tevessül edecek, hatta zihninden geçirebilecek ne Molla Gürani'lerimiz ne de Behlül'lerimiz var.. Hemen hemen her Türk padişahının yahut hakanının buna benzer bir hikâyesi var sevgili okuyucularım.. Daha doğrusu Bilge Kağan'dan... vezir Tonyukuk'tan beri, lütfen araştırınız; Karahanlı'da İbrahim Ethem kimdir, Alparslan ve Melikşah'tan başlayıp, Osman Gazi'de Şeyh Edabali'yi, Yıldırım Beyazıt'ta Emir Sultan ile Kadı Fenari'yi, Yavuz Selim Han'da Zembilli Ali efendiyi, Atatürk'te Ziya Gökalp beyi.. Bir kısım dostlarımız Kanuni'de Şeyhülislam Ebusuut'u söylese de bu katiyen doğru değildir.. Eğer Kanuni Türk'ün dil bayrağı sayılan Yunus Emre gibi çağlar üstü diğer bilgelere tekfir fetvası veren Ebusuut'u değil de, Sadrazam Pargalı İbrahim'i, yahut Ebusuut fetvasıyla boğdurduğu oğlu şehzade Mustafa'yı kaale alsaydı, Osmanlı belki de bu gün yaşıyordu ve dünyanın tek hakimi olurdu, Allahüâlem öyleydi.
Bugün için bütün bunlar aklıma geldikçe burun kemiklerim sızlıyor maalesef.. Neredeyse 70 yıldır, üstelik istişare ve meşveretin kıblesi sayılan millet iradesinin tesis edildiği bir milli meclisimiz olduğu halde, sözde demokrasi ile devlet edildiği halde, yöneticilerimizin kapıldıkları "saltanat", iktidar şehvetiyle nasıl yalan ve türlü desiselerle "harap ve bitap düşmüş" bir haldeyiz.
Yarın 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramının 102. yılını idrak edeceğiz. Kutlu olsun.. Bağımsızlık için emperyalizme gelmiş geçmiş en çetin ve şerefli mücadelenin verileceği müstakbel Kurtuluş Savaşı meşâlesinin yakıldığı 102. yıl dönümü arefesinde bu düşüncelerimi sizinle paylaşmak gereği duydum, saygı ile arz ederim.